31 Ocak 2014 Cuma

"Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü" Ş.T.Topluluğu

aşklamalar ...

1.
içime akan nehir gibisin,
her zerresi kutsanmış.
uçup giden kelebeğin kanadındasın,
dokunsam ah bir dokunsam....
yürek çiçeğime konacaksın. 

2.
sesin söze,
sözün sele,
selin aşka,
aşkın yüreğime düştü.....

3.
gözlerinin mavisinde okyanuslardayım,
saçlarının telinde pejmurde,
teninin kokusunda bulutlarda.
bir avare aşık oldum geziyorum...

4.
görmeyi sende öğrendim;
hasreti.
esmeyi sende öğrendim;
özlemeyi.
bitmesin istiyorum sürsün hep gece,
bitmesin sevişmelerimiz sürsün günlerce.....

5.
bir çığlık gibi yüreğimde sevdan,
çılgın dalgalarının hışmıyla çoğalıyor,
yarabbim bu ne ihtişam..

6.
goncanın gül olma sancısını bilirmisiniz?
dikeninin teninize dokunuşunu hissettiniz mi hiç?
ben gülü böyle sevdim...

7.
hem gerçeğimsin;
acıtan.
hem rüyamsın;
güldüren.
ve en güzel fasılımsın benim..

8.
sen gittin ya.....!
mevsimlerden hasret,
günlerden hüzün.
ne ay vardı dün akşam,
ne güneş doğdu bugün....

EKREM ŞENTÜRK

29 Ocak 2014 Çarşamba

öykü günlükleri mi demeliyim?

öykü günlükleri mi demeliyim...?
içimdeki yazma tutkusunun dışa vurumu mu...?
yaşadıklarımdan ders aldım mı ya da?
ya da ders almam gerekiyor mu?
her şey olacağına mı varıyor?
“serüven” belki de....!?
en genel tanım bu,evet....
bir “serüven”.
üstelik bir giz de katıyor.
nasıl bir “serüven” sorusu gizli.
gizlilik ilgi çekici.
belki itiraflar var ...!
acı ,
olmazsa olmaz .
aşk ,
 yıldırıcı bir biçimde hem de....
nasıl bir yıldırıcılık ki tanımlanamaz boyutta...
bunlar sınırlar mı yoksa...?
ya da kolaycılığın dik alası mı?
iki üç satır aşk,
iki üç satır acı,itiraf,ayrılık....falan filan....
veeee ...
işte sana öykü.
ama kolaycı yol değil seçmek istediğim ....
aslında gözden kaçan ;
“anlatıcılık mı” ..?
ne kadar güzel anlatıyor diye dinlediğimiz anlatıcılara özenmek mi yoksa ..?
ne öykücü,
ne edebiyatçı;
“anlatıcı” ...!
evet  ,
“anlatmak” ve “dinlenmek” ...
dinleyicin yoksa anlatmanın anlamı var mı?
iyi anlatırsan dinleyenin olur mu?
herhalde esas mesele bu...!
iyi anlatmak ve iyi dinleyenleri bulmak...
of,
ne kadar zor bir döngü...
herkesin anlattığı,anlattığını çoğalttığı bir ortamda dinlenmeyi becerebilmek....!
işte bunun için öykü günlükleri demeliyim yazdıklarıma.
anlatanın dinleyenin sorgulanmadığı  bir durum bu çünkü....
benim günlüklerim,

kah gece yarısı kah gün ortası yazdıklarım...!

EKREM ŞENTÜRK

rubai .1

sevdalı yürek çağlaya çağlaya akar durur
bir yerde sevmek akıp durmaktır boyna
geceden güne akmaktır,yürekten bilince akmaktır
yalnızlık yalnızlığa anca böyle vurur.

EKREM ŞENTÜRK

27 Ocak 2014 Pazartesi

naif olmak..! ( * )

bazen yazdıklarımdan anlam çıkaramayan  dostlarım için yazıyorum bugün.
naif olmanın nereden çıktığını sorabilirler,
çok duymadıklarından bu sözcüğü dem vurabilirler,
hatta bazıları yabancı kökenli bir sözcük olarak algılayabilirler...
o kadar azaldı ki,
naif insanlar...
naif ilişkiler...
naif kentler,kasabalar,sokaklar,evler...
naiflik bir şiirin dizelerinden usumda kalan bir mısra benim için;
hem levendane .. hem zarifane olabilmek..
bu yürek istiyor,
uzun soluklu bir yüreklilik.
levendane olan günübirlik kahramanlıklardan kaçar,
zarifane olan kahramanlığına olağanlık katar.
naif olmak da budur,
zor olduğundan çok sözü geçmez..!
çıkar ilişkileri defterinde yazmaz,
onun için çıkar ilişkisi vardır elbette ama bu düşünsel bir alıp vermedir,
emekle örülmüş bir sevgidir yaşamak istediği,
buna ulaşmak için sabırlıdır..
tercihlerini yaşamak istediğinin farkındadır,
onun için kaybettiği sanılabilir ama
kendi bile farkına varmadan kazanmaktadır...
hatta şaşırtıcı durumlar yaşar,
bitti dediğiniz yerde yeni bir başlangıç oluşturur naiflik..
ah,
yalnızlıksa yalnızlık..!
hele bir de naifliğin yalnızlığı yenen yönü yok mu?
siz siz olun tercihlerinizin önüne engeller,bahaneler koymayın,
illa ki naif olayım diyorsanız birinci şart bu.
“hayat ıskalanmaya gelmez,yaşanır” diyen bir ağabeyimin lafzıda kulağa küpe..
ama,
hem levendane hem zarifane..!
sevgiyle kalın...........................

“kerpe otel / kandıra,kerpe. 10 aralık 2008,çarşamba”..
( * ) Bu yazım 30 nisan 2016 Pazar tarihli ÖZGÜR KOCAELİGazetesi VİZYON ENSTİTÜ sayfamızda yayınlanmıştır. 

 


ekrem şentürk

24 Ocak 2014 Cuma

kuşların hatırına ...

her sabah mutfak camımın kenarına diziyorum kuru ekmek parçalarını kuşlar için...

alıp alıp gidiyorlar,konuyorlar ağaç dallarına...

sonra batıl inançlar geliştiriyorum kendi kendime....

sanki böyle yapınca her şey yolunda gidecek gibi..:)
kuşların  hatırına...

23 Ocak 2014 Perşembe

Hayata bağlılık ve Sevgi ..!


Kendi kendini yönetmek zor ..
Kendi öz disiplinini sağlamak.!
Hayatının bütünselliğini kavrayıp,yol haritasını çizmek.
Yaşadıklarını göz ardı edip sil baştancılık uzun bir çaba gerektiriyor.
Yaşadıklarının üzerine sinmişliklerinden sıyrılmak kolay değil.
Alışkanlıkların ötesinde “bir şey” sözünü ettiğim.
Biraz sinmişlik,biraz yapışmışlık.
Öyle bir duş alındığında ya da kırklanırcasına yıkandığında bile gitmiyor.
Yitirmeler çoğaldıkça farkına varıyorsun aslında....!
Yitirmeler çoğaldıkça aklın başına geliyor.
Sanırım tüm korkuların temelinde yitirmek var.
Bazen sonu gelmez yitirme anları yaşanır ya,üst üste üst üste.....haberleşmişler gibi?
Korku dedik,korkmasak yitirmeyebiliriz gibi geliyor bana.
O kadar farkına varamadığımız bir şey ki korku...işte o kendimizi yönetme,öz disiplin vb.(özgüven vb.) hepsini alt ediveriyor.
O bizi yönetiyor.
Ya işimi kaybedersem,ya sevgilimi yitirirsem,ya ölürsem.......ekleyin ekleyebildiğinizce.!!!!
Son yıllarım belki doğayla yoğun bir iç içe yaşanmışlık getirdiğinden yitirmeler,varolmalar üzerine daha yoğun gözlemlerim oluştu.
Hepinizin bildiği ying yang neredeyse her gün gözümün önünde yaşanıyor doğada.
Kedilerimden (bızdık,şeker,bulut ve diğer sokak kedileri) çok şey öğreniyorum.!
Papatyalardan....
Gölgesinde yazımı yazdığım kiraz ağacından.
Ayrık otlarından...
Gülün dikeninden....
Örümceklerden ..
Yalnızlıktan....
Korkularım biraz azaldı.
Bu biraz azalma bile beni birazdan daha çok olgunlaştırdı.
Hayata bağlılığın ve sevginin gücünün farkına varmaya başladım.
Her şey yitirilebilir...
Yitirmemem gereken “hayata bağlılık ve sevgi”.......!
Bu güne kadar yaşadıklarımdan,okuduklarımdan çıkardığım en önemli başlık...
Hepsiyle beceremesem de bir kısım korkularımla dalga geçebiliyorum artık.
Korkularım (kaygı,endişe vs.) beni ısrarla yönetmek istese de ,
gücüm yettiğince izin vermiyorum.
Evet bu bir süreç...
onun için temkinli yazıyorum,yazdıklarımın hiçbiri böyle olur,olmalı iddiasını taşımıyor.
Anlayacağınızı düşünerek,
sizlerle birlikte sesli (ya da yazılı) düşünüyorum.
Hayatım korku üretmemeli...
Hayatım “tatlar “ üretmeli,ona bağlılığımı ve sevgimi içeren;
Kendime değer verebilmemi sağlayacak,
Kendimin farkında olmamı sağlayacak,
Kendime iyi davranmamı olanaklı kılacak tatlar....!
Bu bütünselliği ne kadar yoğun  yaşarsam çevreme katkımda o kadar fazla olacak eminim.
Hayatı sevdiğimi düşünüyorum ..!
Hayatı sevdikçe bağlılığımın arttığını.................
Ve hayatın ne olursa olsun  sonunda güzelliklere gebe olduğunu.
Ya Siz.......?

7 MAYIS 2008 Çarşamba  / Sapanca – Kırkpınar

EKREM ŞENTÜRK

22 Ocak 2014 Çarşamba

“içinizdeki çocuk” hala büyümedi mi?


Benim ki sanırım hala büyümedi...
Aslında büyüsün de istemiyorum,
Zaten zaman zaman içimizdekinin çocuk mu çok daha başka bir şey mi olduğunu düşünür dururum.
İçimizde çözümleyemediğimiz o kadar çok şey var ki.?
En çok hayret edip çözümleyemediğim,
başkalarının (bu bazen en yakınınızdakiler olabilir) mutsuzluğu üzerine kendi mutluluklarını inşa edenler...
Büyük beceri..!
Kendi kötü ilişkilerini gizleyip,
başkalarının üzerinden güzel' mişe dönüştürmek hüner ister,
ve böylesi beceri ve hüneri olanların içlerinde bence çocuk falan yok..
Herhalde insanoğlunun en büyük maharetlerinden biri itiraf edemediklerini “miş” gibilere dönüştürmek.
Mutluymuş gibi ..
Seviyormuş gibi ..
İyi dostmuş gibi ..gibi ..gibi ..
Miş’li,muş’lu ve “gibi” yaşamak kötü aslında ..
Kendine ve çevresine dürüst olanlar bunu başaramıyorlar ama,
sonraki hayat dönemlerinde  çok daha mutlu oluyorlar.
Atlatmaları gereken süreçleri sağlıklı atlatırlarsa ..,
daha başarılı oluyorlar.,
çevrelerini sarmalamış tüm negatif unsurlardan arınıyorlar!
Arınmak korkunç bir duygu...
Ne kadar çok arınabileceğimiz alan var.
Kendimizi önyargısızca irdelersek bunları saptamamızda çok kolay,
o zaman işte,o içimizdekinin gerçek anlamda ne olduğu da açığa çıkıyor...
Her zaman “çocuk” olmadığını görmek sizi üzse de deneyin.,
Bu sizinle ilgili,
kimseye açıklamak zorunda değilsiniz,
“o”nu çözerseniz karşınızdakini çözmek daha kolay ..
siz siz olun,bunu yaparken çevrenizdeki çemberleri daraltmış,sizi boğan ve içindekinin çocuk olmadığını hissettiğiniz ve dost sandığınız insanlardan uzak durun...
onlar kendi içlerindekinin ne olduğunu çok iyi bilirler...
saf değillerdir..,
kendi saflığınızı kurban etmeyin.
İçinizdeki çocuk büyüyor,olgunlaşıyor ..

Hissediyormusunuz..?

EKREM ŞENTÜRK

ezberlerimi gözden geçirdim ...

bütün ezberlerimi gözden geçirdim,
yeniden okudum tüm okuduklarımı
ne zaman sevdaya dair bir sözcük geçtiyse içlerinden
altını çizdim.

kara bulut gibi bir şey miydi sevda
az sonra yağmur boşanacak,
ve toprağın  kokusu gibi bir koku mu
bilemedim.

bildiklerimi de gözden geçirdim
ne kadar  çok bilmediklerim varmış
oysa hep bilgelere özenmiştim
hiçte kolay olmadığını öğrendim.

hayata dair en büyük ikilemi böylece keşfettim
her şey gözden geçirilebilirdi elbette
ve tüm okumalar yeniden okunabilir
ama her şey düzeltilemiyordu işte.

belki de en büyük acılarımızdı düzeltilemeyenler,
yetişemediğimiz otobüsler,trenler,vapurlar ardından hissettiklerimizdi onlar
o yüzden uzunca süredir “sevda” sözcüğünü duyduğumda
düzelemeyenler düşer usuma .

EKREM ŞENTÜRK



sana bir ayna getirdim ... Mevlana'dan ...

Bilemezsin,
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.
Hiç bir şey içime sinmedi.
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.
Ya da okyanusa su.
Düşündüğüm her şey 
Doğuya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok.
Çünkü sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla!
MEVLANA

hep sessiz gemilere binerim...


hep sessiz gemilere binerim,
adsız
limanları belli olmayan kıyılara uğrayan,
ıssız koylarda konaklayan

ne zaman kanadı yaralı bir güvercin görsem
sessiz gemileri hatırlarım

nedenini bilmesem de
geceleri yol alan
bandırası bile belli olmayan gemiler
kanadı yaralı güvercinler
dalgaları çoğalmış denizler çeker beni
oysa korkarım dalgalardan

alıp başını giden hallerim mi
beni bu hallere koyan
reçinesi tükenmiş ağaçlar mı

ah bir bilsem
bir bilsem
belki de hiç gitmem


EKREM ŞENTÜRK

Haiku'lar ...

1.
gönlümün ucu,
kuşun kanadı
uçup giden.

2.
şarkı söylerken,
yüreğim ağzımda.
yuttum...

3.
korkularım
karanlık bir bodrum,
büyük mü büyük.

4.
acılar çektim,
gözyaşım tükendi.
yağmuru bekliyorum.

5.
kaçamadım,
sen geldin.
aşık oldum.

6.
hasretinden
yorgun düştüm,
uyuyorum.

7.
güzelliğin
bayılttı.
ayılamadım.

EKREM ŞENTÜRK



21 Ocak 2014 Salı

sevda yüklüyse yüreğin ...

el olan eldir...
aklına düşen yeldir.
eğer sevda yüklüyse yüreğin,
rüzgarı seldir.

EKREM ŞENTÜRK

20 Ocak 2014 Pazartesi

denizin sesi ...



denizin bir sesi vardır,mırıldanmayan.
günün her rengiyle çelişen,
kavga eden bir durumdur bu.
deniz nedense hep taşmak ister..


...sense taşmalarınla cebeleşmektesindir.





ahhh,
keşke deniz gibi olabilsem dersin sonra,
olamazsın ki...?
bir olabilsen,
bir cigara tüttürebilsen yan yana.


EKREM ŞENTÜRK

Mutlu olun ve gülümseyin ...

Kendimi her zaman mutlu hissederim.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam.
Beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır.
Öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin.
Sadece kendiniz için yaşayın.
Konuşmadan önce dinleyin,
yazmadan önce düşünün,
harcamadan önce kazanın,
dua etmeden önce bağışlayın,
incitmeden önce hissedin,
nefret etmeden önce sevin,
vazgeçmeden önce çabalayın,
ölmeden önce yaşayın.

Hayat budur.

Onu hissedin,onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.

Shakespeare.

yürek taşması ..!

yüreğim taşıyor,
gökyüzü gözüme batınca.
her yanım salya sümük,
kendi cezaevimde müebbet yatınca.


EKREM ŞENTÜRK

18 Ocak 2014 Cumartesi

ben bir şarkıyım ...

ben bir şarkıyım,
yaralı.
gözümde bir şiir,
kanayan.
dilimde şarabın tadı,
çok acı.
...ben bir şarkıyım,
aslında hiç yazılmamış
ve okunmayan.

EKREM ŞENTÜRK

17 Ocak 2014 Cuma

yalnızlığın işe yarar halleri ..!

yalnızlık ,
yalınlaşmanızda bir vasıtaysa ,
yalnızlık ,
iç konuşmalarınızı ört bas etmelerinizden vazgeçiriyorsa sizi ,
yalnızlık , 
kendinizle yüzleşmelerinizi olanaklı kılıyorsa ,
yalnızlık ,
çıkarabileceğiniz ne kadar "pay" varsa geçmişinizde önünüze koyuyorsa ,
yalnızlık ,
çoğulluğun kıymeti harbiyesini hatırlatıyorsa ne güzeL....!!!

EKREM ŞENTÜRK

16 Ocak 2014 Perşembe

aşk,en bencil duygularımızın dışa vurumudur ...

aşk , 
en bencil duygularımızın dışa vurumudur.
kendimize aşık olduğumuzun inkarıdır.
egolarımızın cilalı taş devridir.
tek başına aşk olmaz illaki bir partner lazımdır yanılsamamızı barındırır aşk tanımlamalarımız.
özünde tüm tanımlamaların yetersiz olduğu bir ruh halidir.
aşk ,
hem tutulası hem lanet olunası ne menem bir duygudur.
aşk ,
narsizmin doruğudur.
kıskançlıktır,nefrettir,korkudur,eceldir.
en çok kendimizden kaçmaktır zaman zaman.
onu imkansız kılan ulaşıldığındaki kof halimidir kimbilir..?
aşk ,
içi sevdayla doldurulamadığın da bir "aç parantez kapa parantezmidir" yoksa....
:)

EKREM ŞENTÜRK

"her sözün bir zamanı var..!"

kuşlar sustu.
yıldızlarla konuştum,
neden?
“şimdi uyku vaktidir onların” dedi çoban yıldızı,
hele sen kuşluk vakti dinle söylediklerini;
“her sözün bir zamanı var..!”


EKREM ŞENTÜRK

15 Ocak 2014 Çarşamba

öz meselesi ?

yaprağın dalı terk etmesi, 
toprağa dönüşünün tezahürüdür.
öz meselesi....
özden tekrar dala döner.

EKREM ŞENTÜRK

14 Ocak 2014 Salı

sevdalı başımın kare kökü..!

söz kere söz ne eder ?
ses bölü ses ?
laf artı laf ,
gaf eksi gaf ?
ya satırların trigonometrisi ?
...ya benim sevdalı başımın kare kökü?


EKREM ŞENTÜRK

13 Ocak 2014 Pazartesi

psişik durumlara dair ...

çelişik  durumlarınız  psişik  durumlarınızın  yansımasıdır.
algılarınızın değişmesi çok zaman alır.
her içiniz kan ağladığında kahkahalarla gülmek istersiniz,
her kahkahanızın içinde birazcık da hüzün vardır.
ironik durum biraz da budur…

EKREM ŞENTÜRK

11 Ocak 2014 Cumartesi

itiraf ediyorum...

benim  gerçekliğim çelişki yaşamak,
itiraf ediyorum.
tek doğru yok.
doğru olan nedir onun peşinde de değilim.
aklım belki kendime yetebilir ancak,
kimseye verecek aklım yok.
belki ondandır sevmelerim...?
çok aklı olan çok sevemez zaten..!

EKREM ŞENTÜRK

Coğrafya kaderdir = Taşra ?

Fehim'in içten içe keyiflendiği anların kendi bakış açısıyla benim bir taşralı olmamı kanıtladığına dair duygu kabarmasını hissederek an...