11 Haziran 2019 Salı

anlatmak...

anlatmak, hikaye etmek hayatın en kolay kısmıdır.farkında olmadan kurguda karışır hikayene.yaşadıkların ne kadar yorucuda olsa kolayca anlatırsın bir çırpıda.anlatmaktan kaçma,kimse yoksa anlatacak yakınında kendi kendine anlat, iyi gelecek korkma.

9 Haziran 2019 Pazar

su üzre ...

koşar adımdı su,
geç kalmış bir can gibi,
hepsini yaşamak telaşındaydı sevgilerinin.
su'mu can'a hayat verdi,
can'mı su'ya ..?

8 Haziran 2019 Cumartesi

lokma,laf

"büyük lokma yut,büyük laf etme" anneannemin en veciz sözlerindendi.
çocuktuk, çok iyi anlamazdık ama önemli olduğunu hissederdik.
yaş kemale erdikçe,hayat yürüdükçe ,derinliğini keşfettik.
her büyük lafla karşılaştığımda anneannem düşer usuma!

kendine dürüstmüsün ?

önce kendine dürüst olabilmek lazım.
kendine dürüst olabilmek ne kadar kolay,ne kadar zor bilmiyorum!
sadece soruyorum;
kendine dürüst olamayan karşısındakine olabilir mi ?

7 Haziran 2019 Cuma

güne dair

güne coşkuyla başlayıp hüzünle bitirebilirsiniz.günler bitmez oysa.ay doğar,gider.güneş görünür.kuşlar şakır.çıktıysanız güne ,gün tuhaf bir şeydir.ekşimiş şarap mıdır? değildir ! nedir ?

6 Haziran 2019 Perşembe

kendinle kavgalı isen !

daha önce kendimle konuşmalarımda ifade ettiysem affola;
kendinle barışamayan başkalarıyla nasıl barışır?
uzun bir yol yorgunluğu olarak nitelediğim hayatın en önemli sorularından biri galiba.

5 Haziran 2019 Çarşamba

mülayim,muhalif ...

şimdi efendim,
biz mülayimi severiz bizden yana ise,
muhalife kızarız huzurumuzu kaçırıyor diye,
ikisinin ortası makbulümüzdür,uyaroğlu haliyle.
peki doğa ne der bize,
hep beraber ediyoruz ya dünyanın içine.
"en son çıkan sifonu çekmeyi unutmasın ! ".

4 Haziran 2019 Salı

su, petrol üzre...

tereciye tere satmanın ne anlamı var,
sevdadan bi haberde sevdanın anlamı mı var,
üç kuruşluk ömrümüzde,
su olmazsa petrol neye yarar ?

3 Haziran 2019 Pazartesi

olmadık şeyler

olmadık şeyler istemek mi makbul hayattan,
sessiz sedasız bir köşe edinip,
kaygısız ruh halini takınıp izlemek mi gündüzü geceyi?
eminim hepinizin bu seçenek benzerine ekleyecek yüzlerce binlerce seçeneğiniz var.
böyle bir var olmanın ne faydası var?
ya da olmalı mı?
şu kadarcık satırların üzerinden teoriler üretsem heveslerindeyim !
eğer hevesleniyorsan,hevesinin kursağında kalmasına izin vermeyeceksin...

2 Haziran 2019 Pazar

hayatı damıtmak!

hayatı damıtmakla uğraşma.
varolan hali senin tercihlerinin tezahürü.
anlamaya çalış daha ziyade !

1 Haziran 2019 Cumartesi

31 Mayıs 2019 Cuma

kaside

ansızın rüzgar durur
kuşlar susar
sen şarkını kesersin
tambur susar
yürek şaşırır
gönlün küser
ağlarken bülbül
şiirin biter
ağıt gibidir gece
göçün gelir
gözlerin güler.

30 Mayıs 2019 Perşembe

bazen ...

hayat bazen sana kendini eskimiş bir şarkı gibi hissettirebilir.
hala dinleniyor olmana da şaşırttırabilir !
gerçek buysa kabul et,klasikleşmişim de geç ...

29 Mayıs 2019 Çarşamba

akademikmiş gibi gelmesin ...

ekonomik gidişat gösteriyor ki ;yol haritanı inovatif,farkındalık yaratan,stratejik hamleler içeren öngörü ve uzgörülerle geliştiremezsen duvara toslaman yakındır.
alt başlıklara bir altlık oluşturur niyetiyle bu notum!

28 Mayıs 2019 Salı

biriken ne ?

bir minik serçe konsa yüreğime,
büyüse yüreğim yüreğiyle...
pansuman tutmaz yareme,
notalar susar hareme,
şaşılır kalır çareme,
gönül bu coşar sinemde...
...ne çok bilinmezlik birikiyor zaman zaman.
beklenmedik anlarda bilinmedik şey misafir oluyor.
bilinir hale gelmesi onu bilinmezlik kimliğinden ayrıştırmıyor.
hatta umulmadık anlamıyla da buluşturmuyor.
belki böyle bir karmaşıklıkta yol aldığım anlarda yukarıdaki dizeleri yazmışımdır,
hatırlamıyorum yazdığım zamandaki haleti ruhiyemi?

27 Mayıs 2019 Pazartesi

neden ..?

açlık ya da tokluk ..!
varlık ya da yokluk ..!
herşey ya da hiç ..!
neden meşgul eder beni ,
od ya da kül ..?


26 Mayıs 2019 Pazar

şefkat en iyi ilaçtır

şefkatli olun,
sevgi dilinin üzerinde çalışın.
sen bütün kuşları başıma topla;
anka kuşu,guguk kuşu,tavus kuşu,ebabil kuşu,cennet kuşu.
daha sayamadığım bütün kuşları,
onlar bana öğretirler dillerini,
anlatırlar hikayelerini...

25 Mayıs 2019 Cumartesi

kısır döngü mü, doğal döngü mü ?

hayatın doğal döngüsü hay huyda olmak gibi geliyor ve sıkıcı hissettiriyor ya kendini yeterki kısır döngüye düşmeyegör ,
arar hale geliyorsun içeriğinde ne çok şey barındıran doğal döngüyü...
zor olan galiba kısır döngü !?


24 Mayıs 2019 Cuma

denge mi?

dengesizlik makbul değil biliyorum.
tersten okumak geçiyor ya içimden zaman zaman,
hep denge halide kolay değil ,
üstelik denge hali bozulacakki dengeye gelmek için çaba sarfedecen,
hizaya gelmek gibi değil .
tahteravalli dengesi de değil galiba kastettiğimiz denge.
evet evet,
denge unsuru meselesi önemli mesele...

23 Mayıs 2019 Perşembe

hormonlu insanlar

oldukça eski not almışım.
devamı ;
"hormonlu insanlarla uğraşmak istemiyorum !"
sanırım daha o zamanlar gdo filan bilmiyorduk.
tepki refleksim olduğu aşikar,
asabi el yazmamdan anlıyorum.
kimdi o hormonlu insanlar şimdi hatırlamıyorum,
tamam bende balık hafızalı toplum üyesiyim kabul,
ama unutmam ,unutmak istememden.

22 Mayıs 2019 Çarşamba

mırıldanmalar 5.

ab-ı aşk çeşmesi var mıdır ?
kana kana içesim gelir.
suretinle meşk oldum,
kadehim kırılsa bir kez,
tövbelerim dilime gelir.

21 Mayıs 2019 Salı

neyi arıyorsun ?

"neyi aradığını bilmiyorsan,uğraşma boşuna ,
bulamazsın." dedi Sokak Feylozofu.
bilmediğimi nerden bilmişti diye şaşırdım .
"sadeleşme,sadece içimde tutku olduğunu düşündüğüme odaklanma çabamı boşa çıkaran uğraşlarımı gözden geçirmek mi gerek ?" diye hayıflandım.
fikrini sorayım istedim,
uzaklaşmıştı.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

emek zayi olmaz ...

uzun başlık şöyleydi ;
hayata dair verdiğimiz emekler zayi olur mu ?
hayatın bizim hayat sürelerimize göre ne kadar uzun olduğuna bakarak mı cevap türetmeliyim yoksa ! diye kendimle söylenerek ,didişerek bu konuyu iyice içinden çıkılmaz hale getirmemeliyim ikircikliğinde nerede durmalıyım mı demeliyim?
böyle uzun cümleler kurunca daha derinlikli olmuyor kanaatimi muhafaza ederek ,verdiğimiz emek hangi alanda ise zayi olmaz hatta anlamasak bile iz bırakır düşüncesindeyim.
illa ki birisine dokunmuş olursunuz.
elbette dokunuşlardan bihaber olmak ,nerelere ulaştığını görememek iyi sayılmaz ancak her nerede ,ne zamanda isek hayata dair emek harcamaktan caymamak lazım.
son zamanlar derinleşen antropoloji merakımdan herhalde bu söylendiklerim.

19 Mayıs 2019 Pazar

karman çorman !

karalayıp durduğum notları derlemeye çalışıyorum bloğumda.
ilginç değil belki ama farklı zamanlardaki ruh hallerimide hem hatırlıyorum hem anlamaya çalışıyorum ,kimi zaman şaşırıyorum.
ne faydası olacak düşüncesi yok usumda.
yazmak eylemi ,daha önceki sohbet yada yazdıklarımda ifade etmişimdir ,tutku değil belki ama en uzun soluklu çabam galiba.
neyi hedefliyorum gibi ruh halinde de değilim.
karman çorman nitelikte blog olduğu yadsınamaz,
süreç içinde geliştirebilirim belki.
bloğumun beni mutlu eden en önemli yanı ,her gün yazmak dışında kendimi bağımsız (özgürce deyip çok abartmayayım) hissettirmesi.
soyut gibi de daha sonra daha somut anlatabilirim bunu.
hayat karman çorman zaten ,hoş görün.

18 Mayıs 2019 Cumartesi

ah be bülbül !

bülbüller senin için ötüyor.
neden öter bülbüller nefesleri tükenene kadar.
ayın şavkında ...
günün ışıyışında ...
öyle ötüyor ki,çıldırtasıya.
susmak bilmiyor.
ah bir bilsem,neleri telafuz ediyor?

bülbül bencil,bülbül umarsız.
belki de kifayetsiz.
kendisiyle tartışıyor.
ne zordur kendinle tartışmak !
kendinle tartışırsan tadına edersin yaşadıklarının.
sende bülbül ol ,
ama kon dalına dutun desem,
nasıl olursun ?

ah be bülbül şakıma artık !

17 Mayıs 2019 Cuma

duvar ...

duvar dediğin nedir deyiverip çok basitleştirebiliriz duvarı.
hiç duvara konuştunuz mu?
hayatında bazı dönemler olur,
sadece duvara konuşursun,
duvar dinler.
öyle dinler ki ,
seni anlıyor sanısına kapılırsın.
duvar'da kaç hikaye saklı bilmeden,
konuşmaya devam edersin.
hep merak etmişimdir duvar bana konuşsa neler anlatır kimbilir diye,
belki zamanı gelir anlatır mı ?


16 Mayıs 2019 Perşembe

deniz iyi geliyor

denize bakmak iyi geliyor bana,
boş boş bakmak hoşuma gidiyor.
hayatın bağımsız tarafı mı ?
dalgaların kendi kendineliğimi ?
görünen yüzünün görünmeyen derinliğimi?
suyun sessizliğinin gizli iç sesimi ?
öffff... işte neyse ne !?
deniz iyi geliyor bana...

Pöfürdenmeler , bilmem kaç!

15 Mayıs 2019 Çarşamba

ortak kararlılık ( * )

Benjamin Franklin enteresan adam,
"mutlu olmanın iki yolu var; ya isteklerinizi azaltacaksınız ya da imkanlarınızı zorlayacaksınız " diyor.
yaşamın çelişkisinin tam göbeği.
Abidin'e mutluluğun resmini yapabilirmisin diye sorarken ozan,kimbilir neleri tahayyül ediyordu.
tahayyülümüzü geliştirip mutluluk,memnuniyet üzerine kafa yoruyorsak,yaşamımızı çepeçevre sarmalayan sorunlar yumağı ile uğraşadurduğumuzu saptarız.
vizyonsuzlaştıramadıklarımızdanmısınız ?
o zaman işiniz daha da zor.
yaşamın ister çelişkisinin ister çelişkisizliğinin tam göbeğinde olun yol seçiminde istekleri azaltmaksızın ,imkanları zorlamanın peşindesinizdir.
kent yaşamında bütünsel yaklaşımlarınızla ,herkesi kucaklayan,kavrayan bir ortak kararlılık için uğraşıyorsunuzdur.
uzun bir yol.
ben-sen-o'dan biz'e uzanan bu yolda engebeler, tümsekler,estekler köstekler gırladır.
olsun,Franklin'e inat seçtiğiniz yol iyi yoldur.
iyi yaşamak ne kimsenin tekelindedir,ne de sadece bazılarına müstehaktır,
aslolan iyi yaşamaksa herkese haktır.
bunca edebivari çırpınmamın özüyse,
gelin canlar bir olalım yaşam kalitemizi yükseltelimden ibarettir.
bunun için ciddi bir ortak kararlılık ya da ortak irade şarttır.
ortaklar ya da şimdilerde sıkça kullanılan deyimle partner 'lar mutluluk yolunda yol yürümeyi becerdikçe Abidin'in hala resmini çizegeldiği o güzellik gönenecektir.
tahayyül bu ya;
sevda o zaman sevda olacaktır.
( * )Bu yazım 5 mayıs 2000 tarihinde Özgür Kocaeli Gazetesi' nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.


14 Mayıs 2019 Salı

arap saçı halleri...


gözü seğirtti Zülkade’nin ,
hangisi,ayrımsıyamadım.
yüreğime vurdu bakışı,
kulaklarım duymuyor.
dilim tadını yitirdi.
her şey birden çullanmıştı üzerimize.
neden ?
tam bir arapsaçı halleri,
çözenim yok.
olmalı mı sanki,
arabın saçı nasıldı sahi ?

13 Mayıs 2019 Pazartesi

vuslat ...

vuslat kuş seslerinde,
çiçeğe duran tomurcukta.
ipeğe yürüyen tırtılda,
vuslat tam içimde bir yerde.
kanırtırcasına ses vermede.
ve bala çalışan arıda,
güneşe dikilen güne bakanda .

vuslat ve aşk herşeyin bir şeye dönüşünde !

Mırıldanmalar 3.

12 Mayıs 2019 Pazar

babam ve ben,öngörü ve empati ... ( * )

babamın "dükkan"ında esnaf arkadaşlarıyla sohbetlerimiz olurdu,piknik tüpün üstünde fokurdayan çaydanlığın başında.işlerden,özel yaşamdan,politikadan konuşulur,fıkralar anlatılır tekrar işlere dönülür ve ;
"ne olacak bu memleketin hali?"ne takılınırdı!
"her geçen sene bir önceki seneyi aratıyor yahu" cümlesi,davudi sesli marangoz Nazmi Amca'nın sohbeti kapattığına işaretti,herkes işine gücüne dönerdi.
bu yaklaşım şimdilerde ne kadar değişti? değişen,gelişen koşullarda (nasıl bir değişim-gelişim uzun uzun yazılacak boyutlarda) ,esnaf muhabbetlerinde tırnak içindeki yaklaşımın süre geldiğini gözleyebiliyoruz,katılıyoruz da bu keyifli sohbetlere.
şimdi kente,yaşamımıza dönüp baktıkta,bence engin bir birikim taşıyan bu sohbet-muhabbetlerde eksik kalan neydi sorusunun yanıtını arıyorum hanidir. .!
babam önümüzdeki on yıllar için neyi öngörüyordu ?
bilmiyorum.
esnaf arkadaşları..?
hatırlamıyorum.
acaba farkında mı değildik olacakların?
empati'inin tanımı ;bir başkasının yerine kendini koyarak ,onun gibi hissetmeye ve düşünmeye çalışmak,onu anlamak.
şimdi bizim "dükkan"a gelen müşterilerle ,babam ve yanında olduğum sürece ben ,sempatik olmanın yanı sıra ne kadar empatik olabildik ?
aslında,biliyor musunuz ,baba-oğul bunu hiç konuşmadık ve tartışmadık...kendimizce farkında olduğumuz ya da olmadığımız öngörülerimiz vardı da açıkçası haberdar değildik.
öngörülerini ve empatiyi ve diğer yönetsel bilgilerini geliştirenler "yol" alırken,biz oğuldan babaya doğru gelişen empati'nin ayırdına varıyorduk;
"işte yaş kemale eriyor,tam da babam gibi düşünmeye ve davranmaya başladım !".
tabiki babadan oğula empatik gelişme söz konusu olmaksızın döngü kendini tamamlıyamıyor ,maalesef.
bir soluk alıp,bu olguları (ve diğerlerini!) kent yaşamında kaç kuşak nasıl yaşadı araştırmasını gerçekleştirebilsem diye söylenip duruyorum kendi kendime.
belki de kentin ticari-ekonomik öyküsünün de iç örgüsü çıkar mı ortaya dersiniz ?
babadan oğula devrolunupta yaşayamayan "dükkan"ları gözlemledikçe ,kentin "kentsoylu tarihi" açısından ben de hüzünlerle karışık yanıtını arayan sorular birikiyor.
ha,babama bu yazımdan sakın söz etmeyin,üzülebilir.
( * ) Bu yazım, 19 ocak 2001 Pazar tarihinde, ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'NDE  hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

11 Mayıs 2019 Cumartesi

elalem ne der ?

ne kadar çok örnek var kimbilir hayatlarımızda?
"elalem ne der" ile yaşamak üzerinde çalışma gayreti içerisindeyim.
üzerimize sinmiş olduğu kanaatinin yansımalarını notlamalıyım.
evet,yabancı bir başlık değil,
ilginç dahi gelmeyebilir !
yine de gözden geçirmelere ihtiyacımız var düşüncesindeyim.
süreç içinde paylaşacağım.

10 Mayıs 2019 Cuma

gün nedir ?

güne coşkuyla başlayıp hüzünle bitirebilirsiniz.
ya da tam tersi.
günler bitmez.
ay doğar,gider...
güneş görünür.
kuşlar şakır.
çıktıysanız güne,
gün tuhaf bir şeydir.
eskimiş şarap mıdır?
değildir...
nedir ?

9 Mayıs 2019 Perşembe

ağlayın çocuklar ağlayın !


çok eskidendi,
bizim sokağın başındaki simitçi her sabah simitlerini,
"ağlayın çocuklar,ağlayın" diye bağıra çağıra satardı...!
anneler babalar kızardı ona eminim.
şimdilerde yok sokağımızın başında.
bu aralar her ağlayasım geldiğinde O' nu hatırlıyorum.
"ağlamak" iyidir zaman zaman diye düşünüyorum...
sahi en son ne zaman ağlamıştım?

8 Mayıs 2019 Çarşamba

kelimeler ...


yok ya,
sadece kelimeler yeterli değil hayatı anlamlandırmak için.
evet güçleri var ama ses olmazsa bir anlam eksik,
ama göz olmazsa bir yanı kör,
ama kulak olmazsa sağır.
ruh olmazsa dipsiz kuyu.
kelimelerin gücü tek başına taşıyamıyor bizi uçsuz bucaksız diyarlara.
belki var sandığımız gücünün içinde güçsüzlüklerini saklıyor fark ettirmeden.
hatta bazen yalan bile söylüyor.
zannediyorsunuz ki,
kelimeler sizi anlatıyor.

7 Mayıs 2019 Salı

adını koyamadığım ...


"bir çiçek tomurcuklanır kayanın tepesinde,
nasıl da şaşırırsın.
yüreğin küt küt atar.
sulamak geçer içinden sulayamazsın,
koklamak gelir içinden koklayamazsın,
seyredersin sadece,seyredersin…
yüreğin küt küt atar.
adını koyamazsın.
sen benim adını koyamadığımsın.

gün gelir korktuğun başına gelir,
aşık olduğunu sanırsın.
kaçmak istersin kaçamazsın,
susmak istersin susamazsın.
nasıl da şaşırırsın,
med cezir olur duyguların.
elini tutmak geçer içinden tutamazsın,
sarılmak gelir içinden sarılamazsın.
yüreğin küt küt atar.
adını koyamazsın.
sen benim adını koyamadığımsın.

hasret duyar ya mecnun leylasına,
nasıl da şaşırırsın.
yüreğin küt küt atar.
suretine bakıp bakıp mırıldanırsın.
sesini duyup duyup hayıflanırsın.
hasretlik geçer içinden duyamazsın,
öpmek gelir içinden öpemezsin.
yüreğin küt küt atar,
adını koyamazsın.
sen benim adını koyamadığımsın.

EKREM ŞENTÜRK

15 Mart 2009 Pazar,Kırkpınar/SAPANCA"

6 Mayıs 2019 Pazartesi

arkadaş,dost..?


ne kadar arkadaş,ne kadar dost....?
olanı yaşananı olduğu gibi kabul edip edememek arasında gidip geldiklerimde bu ikilemi hep yaşamışımdır...!
en zor tanımlama gelmiştir bana;
arkadaşım mı,dostum mu? tanımlaması.
enteresan bir sınır çizmedir aynı zamanda.
hayatla beraber sürüklenirken,ne çok arkadaş ya da dost girmiştir bu sürüklenişin içine...
sevdiklerimiz,sevmediklerimiz,küstüklerimiz,yücelttiklerimiz ve dahi hayal kırıklıklarımız....şaşkınlıklarımız...korkaklıklarımız...ürkmelerimiz.....kahrolmalarımız...nefretlerimiz....vs..vs...
ama hiçbirisi sanırım mecburiyetten değildir öyle ya da böyle birlikteliklerin.
tuhaf bir alışveriştir o kadar.
çokça sorguladığımda hele yargıladığımda kıyasıya ,hiçte mutlu olamamışımdır.
galiba hepimizin aradığı "huzur".....
ne kadar farkındayız,ne zaman farkına varıyoruz,varabilirmiyiz...bilmiyorum.?
ol nedenledir ki;
yargılamıyorum,
sorgulamıyorum,
eleştirmiyorum,
yakınmıyorum,
şaşırmıyorum,
isyan etmiyorum.
ahhh hayat diyorum kendi kendime;
bana sürüklenişlerin ötesinde o muhteşem akışının içerisinde yer ver.
o akışın kabulümdür....!!!
(...Tarihsiz kendimle konuşmalardan ...)

5 Mayıs 2019 Pazar

ikinci bahar mı ?

aşkın ikinci baharı yoktur.
sonbaharın hüznünü taşır sırtında.
yazın kum fırtınalarını saklar bohçasında.
kışın buz sarkıtları yedeğindedir heybesinin.
aşkın ikinci baharı mevsimlerin hıncıdır aslında!

4 Mayıs 2019 Cumartesi

duyarlılıklarımızın yönetimi..! ( * )

kaç çeşit duyarlılık olduğu üzerinde düşünüyorum uzun zamandır ve duyarlılıklarımız hayatımızı ne kadar etkiliyor?
basit bir test yapsak;
neye ne kadar duyarlıyız ya da değiliz?
ya da duyarlı olmak iyi mi,kötü mü?
bazen hayatımızı kötümserleştiren duyarlılıklarımız mı?
ama hayat duyarsızlığı affetmiyor!
vurdum duymaz olmak belki harika..
tembellik hakkını kullanmak daha da harika...
keşke herşey yolunda gitse ve vurdumduymazlığımızı ve tembellik haklarımızı sonuna kadar kullansak.
yani yan gel yat Osman,bir dönüm bostan özdeyişindeki gibi yaşasak.
pek mümkün olmuyor biliyorum.
duyarlılıklarımız şimdilerin deyimiyle duruşumuzu da belirliyor aslında .
nedir duruş?
ne içeriyor?
niçin bir duruş sergilemek gerekiyor?
taraf olmakla alakalı bir şey mi?
duruş duyarlılık arası çapraz ilişkiler nasıl gelişiyor veya var mı böyle bir ilişki ?
hayat istesekte istemesekte pek çok şeyi ilişkilendiriyor.
duruş sergilememek bile bir duruş mu yani?
kaçış hikayeleri üretmek bir duyarsızlık mı?
yahu şu hayat ne menem bir şey,sorular tükenmiyor, ki sorular nasılda rahatsız ediyor bizi.
sorgusuz sualsiz duyarlılık ve duruş hallerimiz hiç bitmiyor!
( * )Bu yazım 17 temmuz 2005 Pazar tarihli ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

3 Mayıs 2019 Cuma

kendinden kaçamazsın ..,

belki çok uzaklara gittim sanırsın ,
bakarsın yanında yine sen.
denemedim değil,olmuyor.
kendinden kaçmalar en kolayı ,
sonuç alabilsen !
sonuç , zannetsende kaçamamak.
sen ,gittiğin her neresiyse seni buluyor.
sanırım,
kendinle barışmak daha doğru yol.
kendinin farkına varmak.
evet,bu laflar pek çok söylenir laflar biliyorum.
yavaş yavaşda demode demek istemiyorum,klişe laflar gibi gelmiyorda değil.
ben ,kendimden kaçmayı beceremedim.
barıştım mı?
sayılır.
kendimin farkında olmak için çabaladım ve tam olmadı belki,
ama en azından kendimden kaçmaktan yorulmuştum,
yorgunluğum azaldı hiç olmazsa.
"yorulmak" lafını da bir kenara atıverdim.

2 Mayıs 2019 Perşembe

hayata tutunmak ...

hem kolay,hem zor.
ölçüsü var mı bilmiyorum?
işte sen hayata çok öteki az diğeri dahada azıcık gibi.
olguysa, içini dolduruyormuyuz ,boş mu?
kulağa hoş geldiği kesin.
ya tutunamazsak hayata ?
deli dolu sorularla irdelemek mümkün .
rağmen hayatın süregiden med cezirlerinde önemli bir olgu,
basit bir hikayede nasıl anlatılır ,
çalışmalı !

1 Mayıs 2019 Çarşamba

kaybetmenin dayanılmaz hafifliği ..! ( * )

hep kazanmak odaklı bir yaşantınız oldu ve hep kazandıysanız başlık sizi ilgilendirmeyebilir.
dayanılmaz bir hafiflik nasıldır,kaybedenler bilir.aslında tüm çabalarınıza rağmen kaybettiyseniz bu sizde kazanma güdüsünü asla öldürmez.
bir deyimimiz vardır ;
çıkmadık canda umut vardır.
kaybetmek içerisinde enteresan bir umudu barındırır.
yarına ilişkin hedefleriniz hala vardır.
hele kaybedişiniz onurlu bir mücadele süreci içeriyorsa ne kadar kahrolursanız kahrolun o umut kendine zemin,yeşerecek toprak aramaktadır.
şartlar gün gelir olgunlaşır,umutlarınız gerçek olur.
gün ola harman ola ..!
günler hep kötü değildir..iyi de değildir belki ama,kaybettiyseniz (sağlığınız hariç)
kazanma olasılığınız her zaman vardır.
o kadar çok kaybedeni (işini,gücünü) olan toplumlarda dostluklarını kaybetmeyenler çoğunluktaysa bu da çok enteresan bir durumdur.
kaybetmenin dayanılmaz hafifliği, mevcut şartların dayanılmaz ağırlığındandır.
hep kazananların birikimleri ya da deneyimleri yanı sıra kaybedenlerin birikim ve deneyimlerini paylaşabilme kültürümüzün geliştiği ortamlar elbette oluşacak.
( * ) Bu yazım ,20 eylül 2002 cuma tarihli ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

30 Nisan 2019 Salı

affedebilmek

"bir erdem olduğuna inanmıyorum " diyerek uzaklaştı Zülkade.
doktoruyla neler konuştuklarını bilmiyorum ve neyi ifade ettiğini anlamamış anlamamış sokuldum yanına,daldım gözlerine.
"herşey tamam da affet demesi ...!"
"affetmeyeceğim sonsuza dek."
ne söylesem faydası olmayacağını bildiğimden hiç ses etmedim,
O affetmeme yükünü taşımaktan yorulunca nasılsa konuşuruz diye mırıldandım sadece.


29 Nisan 2019 Pazartesi

bilgiye ulaşmak

bilgi çok kolay ulaşılabilir halde artık,tamam.
sosyal medya yayınlarına baktıkça ülkemizdeki her konuda uzman niceliğininde tavan yaptığını iddia etmek mümkün .
biliyorum klasik gelecek ama soruyu sormadan edemeyeceğim,
nicelik iyi hoşta nitelik ne alemde?
iyi kötü verilen cevapları hissediyorum ancak bu yaklaşımım tepeden bakmacı, küçümseyici,yok sayıcı vs. ve hatta entellektüel kaygılar içermiyor.
öyle ya da böyle iletişim geliştiriyor insanoğlu.
bilgi kirliliği,iletişim kazaları ciddi boyutlarda belki ama evrilecek, gelişecek diye umut ediyorum.
yazının icadından bu güne uzanan tarih bir hayli uzun,
dijital sürecin hızıysa sanki ışık hızı ,o süreçle karşılaştırılırsa.
yeni nesil icatlara alışmak zor olsada ,alışılıyor.


28 Nisan 2019 Pazar

felsefe atölyeleri ..! ( * )

kurumsallaşmanın en çok konuşulduğu bir süreç yaşıyoruz.
varsa yoksa kurumsallaşma!
ciddi bir arayışın sonucu olarak mı konuşuyoruz bunu?
bireylere endeksli yapılanmaların gelip dayandığı noktada bir kurtuluş mu aradığımız?
sanki her alanda kurumsallaştıģımızda dikensiz bir gül bahçesi mi bekliyor bizi?
evet,kamuda,özel sektörde ve dahi sivil toplum örgütlerinde bu minvalde acaip bir yönelim var.
peki bu yönelimin yol haritası nedir diye sorguladığınızda işin en önemli boyutunun felsefeden geçtiğinin ayırdındamıyız ?
yapıların kurumsallaşma süreçlerinde felsefe boyutunu ne kadar önemsedikleri üzerinde düşündünüz mü hiç?
bireysel ya da kurumsal anlamda yaşama dair felsefî bir yaklaşım üretemiyorsak stratejik hedeflerimizde vizyonumuza nasıl odaklanıp misyonumuzla özdeşleşebileceğiz ?
şirketler,devlet daireleri,yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinde kurulmuş felsefe atölyelerinde ne yaman öngörüler,uzgörüler üretilir oysa ki ...
kurumların içlerinin doldurulmasında felsefenin yerinin saptanması lazım.
ne dersiniz?
( * ) Bu yazım,15 Aralık 2002 Pazar tarihinde,ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

27 Nisan 2019 Cumartesi

komikliğin gücü ..!

oldukça uzun zamandır komik olmak ürkütmüyor,
hatta komik olmayı becerebilmek için çaba sarfediyorum.
ama kolay değil,
gerçek anlamda komikliğinizin oluşması komikliği içselleştirmenizlede alakalı.
komik karakterleri hatırlayın ,
derinlikli arka planda neler var neler,tahayyül edin.
duyar gibiyim ,
"zekâ zehir zemberek" deyişinizi.
komiklik utandırıcı değil.
neden mizahın gücü değilde komikliğin gücü dedim,
başka bir notlamada irdelemek dürtüsüyle belki ?

26 Nisan 2019 Cuma

bir kuş olsam ...

bir kuş olsam ,
kanatlansam.
yamacına gelsem,
omuzuna konsam! diye karalamışım buruşuk not kağıdına.
devamını yazarım diye herhalde saklamışım.
ne kadar çok notum var sonra tamamlarım diye sakladığım.
galiba bu mecra üzerinden ,çeki düzen verip onlara ,yayınlayacağım.
geç mi geç !
olsun ,yazma tutkum var olduğu sürece çoğaltacağım "metinleri",
bazan öykü,bazan şiir halleri ile .

25 Nisan 2019 Perşembe

yüzleşmek ! ( * )

nelerle,ne kadar yüzleşebileceğimizin testini yaptık mı ?
kişisel değil sadece,toplumsal ya da kurumsal anlamda da yüzleşmeler gerekli.
kaçındıkça , kişi ya da kurum ya da toplum kendini yaşayamıyor bence.
belki öz değerlendirme de diyebilirsiniz ancak öz değerlendirme de sizin dışınızdan değerlendiriliyorsunuz belli ölçülerde .
kendinizle yüzleşmek neleri yapıp neleri yapamayacağınızın ipuçlarını da size verecek.
iyi yanlarınızın kötü yanlarınızın envanteri çıkacak ortaya.
evet,ürkütücü.
hep kaçtığımız bir olgu.
ama kaçınılmaz!
yaşam size "yüzleşme"yi dayatacak.
hep değişimi konuşuyoruz ya ,bu süreç yaşanmadan değişimin gerçek manada oluşumu zor geliyor bana.
tabi sonuçlarını kestiremediğimiz süreçler yaşamak o kadar kolay değil.
kazanmak,başarmak üzerine kurgulanmış senaryolarda da yaşamıyormuyuz?
yüzleşmek bize neler kaybettirecek sorusunun yanıtının çok zor olduğunu mu düşünüyoruz acaba?
güçlerimizin bir kısmını kaybedeceğimizi mi?
ben kendimle yüzleşmeye çalışıyorum .
( * ) Bu yazım 25 ekim 2002 cuma tarihli ÖZGÜR KOCAELİ Gazetesi'nde hazırladığımız VIZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

24 Nisan 2019 Çarşamba

Zülkade'yi anlamak ...

yerinde duramıyor,zıp zıp zıplıyordu.
Suat elinde bir bardak suyla çıktı mutfaktan,Zülkade'ye uzattı.
Gülsüm hala ne oluyoru anlama halinde,ben ne yapmalıyım derdinde.
Zülkade ,"beni anlayın !" dedi suyunu içip.
sakinleşmişti,
"kimse kimseyi anlama derdinde değil.. " fısıldamasını duydum bu kez.
öfkesinin yorgunluğu gözlerindeydi,
göz göze gelince ,
gözlerini kaçırdı.
"yarın doktora gideceğim " dedi,
susmuştuk. 

23 Nisan 2019 Salı

yaralı bir şarkıyım...

şarkı sözü nasıl yazılır bilmiyorum.
özgü bir alan...şiir yazmaktan farklı.
şiirlerimden sadece birisi çok bestelensin istedim,olmadı.
kendimi o gün bugün nedense yaralı bir şarkı gibi hisseder oldum.
bunun ciddi anlamda tanımlanmasını da yapamıyorum,
ne zaman sözünü etsem ,arabeskmiş refleksine maruz kalıyorum .
evet,gizleyemediğim bir arabesk yanım var,kabul.
gizlemek gerekiyor mu peki?

22 Nisan 2019 Pazartesi

herkesin medyası ...

bir baby boomers üyesi olarak herkesin medyası "sosyal medya" üzre kendi kendime ya da bizim nesildekilerle dillendirdiğimiz ,bir çoğuna katılmadığım görüşleri sıralamayacağım...
çünkü nerdeyse top yekün sosyal medyacı olduğumuz aşikar.
artık ilk zamanlardaki gibi sadece yeni kuşaklara özgü değil en azından.
herkes kendi sosyal medyasını inşa ediyor.
elbette pek çok sosyolojik,psikolojik,ekonomik ve hatta politik,stratejik vs. analize ihtiyaç var mı?
var !
kayda değer olan ,herkesin sosyal medyası üzerinden yüzdesi yüksek olmasa bile fikri üretimler geliştirebilme çabasının olması.
eh,mağara yazılarından bu noktalara insanoğlunun kendini taşımış olması övgüye değer değil mi ?
ben sürecin iyiye gideceğine inananlardanım !

21 Nisan 2019 Pazar

herkesin bir hikayesi vardır,ya şiiri ? ( * )

geçtiğimiz hafta proje yöneticisi bir dostumla şiir tadında yaptığımız söyleşide birden başlıktaki sözleri aktardı bana;
"herkesin bir hikayesi vardır da bir şiiri yoktur dost!"
doğru söze ne denir?
ama bence herkesin bir şiiri olmalı.
bu hikayesi olmayı küçümsemek değil...
şiirin büyüsünden yada kavrayıcılığından belki,
şiirin sizi özel olarak sarmalamasından yada.
proje yöneticisi dostumu yıllardır tanırdım şiir yazdığını bilmezdim ve yıllar sonra şiirlerini benimle paylaştığında nasıl bu kadar şiirini saklayabildiğine şaştım kaldım,
ben hiç şiirlerimi saklayamadım ve
şiir yazan yöneticilerle karşılaştıkça onlarla ne kadar sıcak iletişimler kurabildiğime tanık oldum.
şiir iletişimdir aynı zamanda hiç ummadığınız sonuçlar üreten.
o yüzden yönetici düzeyinde dostlarımla karşılaşmalarımda onların şiirlerini eşeliyorum ve bulunca çılgına dönüyorum.
belki izin verdikleri sürece de sizlerle paylaşmayı planlıyorum.
geçen günlerde "satıcılık zor zenaat" demiştim...
ya yöneticilik?
hem kendi hem çevrenizdekilerin kariyerini planlayacaksınız,
gelecek planları kurgulayacaksınız,
hem çok acımasız hem çok duyusal olacaksınız,
ihmallere geçit vermeyeceksiniz,
özel hayatınınızı özellikle koruyacaksınız...
bunları sadece kendi hikayenizle yapamayacağınızın farkına varacaksınız...
lütfen önce şiir okuyun ve yazmayı deneyin sevgili yönetici dostlarım,
işlerin kolaylaştığını göreceksiniz !
şiir tadında hayatlar dileklerimle.
( * ) Bu yazım 14 ağustos 2005 Pazar tarihinde ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.


20 Nisan 2019 Cumartesi

aitlik ...

"kimse kimseye ait değildir !" demişti Füsun Ablam.
bu laf zaman zaman küt diye düşüyor önüme yaşadıklarım içeriğinde.
aitliğe dair tutumlarım ya da tutumlarımızı anlamaya çalışırken  ,özne nesne olguları bağlamında mı bakıyoruz yoksa özneleri nesneleştirerek mi?
karşılıklılık olarak,aidiyet duygusu beklentimiz mi bizi aitlik duygusuna yönelten?
karmaşıklıkta  yol almak galiba bu !

19 Nisan 2019 Cuma

sizin Don Kişot'unuz var mı ? ( * )

her şeyimiz tamam da bir Don Kişot'umuz eksikti diyorsanız,size lafım yok.!
ama benim içimde bir Don Kişot bir o yana bir bu yana at koşturuyor.
Don Kişot'un atı mı vardı eşeğimi tam anımsamıyorum...
içimden bir çıkabilse,
belki daha çok yel değirmeni bulacak saldıracak ya,
sıkışıp kalmış oralarda .!
belki de sizin başka bir halk kahramanınız mevcuttur,bilemem.
belki O ,Dede Korkut'tur...
Dadaloğlu'dur,
kalkıp göçen illerden bu yanlara akmaktadır.
eminim "illa ki" bir kahramanınız vardır ?
kendi kahraman olamama duygularımızın yerine geçen kahramanlıklar üretip duran,
bir yerlerden bir yerlere at koşturan ve çağlar boyu süregelen yolculuklarında muhalif yanlarını hem nazikane hem levendane sergileyen,
bazen darağaçlarında son bulan hayat öyküleri ile hem özendiren hem ürküten halk kahramanları ...
her ülkenin her toprağın bağrından kendi özgün koşullarını sırtlanan halk kahramanları...
çağımızın ucuz kahramanlık öykülerini yaşadıkça yüzyılların gerçek kahramanlarının listelemesini yapasım, yeniden yeniden hayat öykülerini okuyasım geliyor.
ki o öykülerle beraber türküler dolanıyor usumda,
"kalktı göç eyledi avşar illeri"...
sevda sözleri...
kahramanların sevdalarına hep öykünmüşümdür biliyor musunuz?
o yüzden,
"sevdalı yürek çağlaya çağlaya akar durur" deyip durmuşumdur.
o yüzden,
ucuz kahramanlıklardan,ucuz sevdalardan ve dostluklardan uzak durmak istemişimdir.
( * ) Bu yazım 11 Aralık 2005 Pazar tarihinde ÖZGÜR KOCAELİ Gazetesinde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ  sayfasında yayınlanmıştır.

18 Nisan 2019 Perşembe

ezber bozabilmek !

ne kadar kolay geliyor ezber bozabilmek !
bir kaç zamandır ezberlerime dikkat ediyorum.
ciddi bir listeleme yapabilmiş değilim ancak farkındayım.
ne çok ezberim varmış deme noktasındayım.
önyargı değil ezber diyorum kendi kendime ,
tersten okumalar yapsam işe yarar mı ?
deneyimliyorum.

17 Nisan 2019 Çarşamba

göç edebildim mi?

kocaman bir üst başlık "göç"...
barındırdığı alt başlıklar üzerinde çalışıyorum.
"aslolan bir yerlerden gitmen değil,önce kendinden gidebilmen" retoriği üzerinden yol almanın beni hangi hikayelere götüreceği merakındayım.
göç ile göçmenlik ya da göçebelik derinliklerinde neler barındıyor kimbilir ?

konformizm ...

konformizm doğuştan gelen yetenek mi,sonradan mı ediniliyor?
ilginç parametreleri var bence;
yetenek mi değil mi,tartışılır diyorsunuz farkındayım !
hangimizin hiç konformist özelliği yok diye anket sorusu gelse;
sonuçlarını yaman merak ediyorum.
son dönem gözlemlerim çerçevesinde ,konformistliğin parametrelerine "korku" olgusunu da ekler oldum.
üzerinde daha sonra da konuşulabilir diye umuyorum...

16 Nisan 2019 Salı

hüznün gölgesi !

"hüznün gölgesinde oturmayın, üşürsünüz ." mesajını iletmiş Sokak Feylozofu.
aralıklarla gelen mesajları üzerinden kendi kendimle konuşmalıyım düşüncesindeyim.
hüznü tariflemek zor,
ne bileyim;
derecelendirmeli mi?
hiç hüzünlenmemek olası mı?
soruları çoğaltmalı aslında,
sorular sordukça ne çok cevap oluşur kimbilir !

14 Nisan 2019 Pazar

çık fildişi kulenden ...

"farkındalık,farkındalık diye dönenip duruyorsun Gülsüm" diye gürledi bu kez Zülkade,
"fildişi kulenden çıkta söyle söyleyeceklerini..."
Ben Suat'a ,Suat Gülsüm'e baktı ,gözlerimizdeki şaşkın ifadelerle.
"Nostalji gecemiz" diye planladığımız buluşma adeta "yüzleşme gecesi" haline dönüşmüştü.
Ne yapmaya çalışıyordu Zülkade ?

ruhum ve aklım !

ruh göçebedir,
akıl izanlı!
hangisine uymalı ikircikliğindeyim.
ruhumun hissi var mı?
kuşkuluyum.
bana benden bağımsız ,başıboş gibi geliyor.
akıl yolu için fikrim ve zikrim çatışıyor .
çelişkiler, çatışmalar,analizler,çıkarımlar,algılar akıl ilâ ruh arasında dolaşıyorlar mı ne?

13 Nisan 2019 Cumartesi

iyi örnekler ...! (*)

gerçek hayat örneklerine odaklandığınızda "iyi örnekler" önemli oluyor,sahte hayatlarsa buna elvermiyor.
gerçek hayat öykülerine odaklanmak,
hayatı tüm gerçekliği ve çıplaklığı ile yaşamak..!
görmek aslında ;
duyarlılığınızın artmasını,
iyi olma dürtülerinizin yoğunlaşmasını,
rağmen korkularınızı yenmenizi ,
özgüveninizin yerine gelmesini !
bu "özgüven" olgusu var ya ,
açıkçası ferhat'ın şirin için dağları delmesi gibi bir şey,
ama ferhat ya da şirin değil önemli olan sizsiniz.
kabul etmeliyiz ki ,
kendimiz "iyi örnek" değilsek gerisi fasa fiso.
kendimiz iyi olursak çevremizede o kadar iyiliğimiz dokunur,
bunu kabul ederek hayat kurgularımızı gözden geçirmek gerek.
yoksa şunun için bunun için yaşıyorum koca bir yalan ..!
kendiniz için yaşamayı öğrenin,
göreceksiniz ki
kendiniz için kendiniz olarak yaşadıkça pek çok ilişkiniz belki bitecek,
yenileri başlayacak ama hayatı gerçekten yaşadığınızı algılayacaksınız.
dostlar,
korkunun hiçbir zaman ecele faydası olmamıştır der erenler...
hayatın üstüne gidin,
o hem hakkını alır hem verir !
eğer üstüne gitmezseniz veren hep siz olursunuz,
ve
gün gelir verecek hiçbir şey kalmaz !
biter ...
o bitiş noktası çok kötüdür,
ne olur bitmeden herşey harekete geçin,
hayat kollarını açmış sizi bekliyor,
ne duruyorsunuz ?
hoşça dostça ve sevgiyle kalın.
(*) bu yazım 7 mayıs 2016 Pazar tarihli Özgür Kocaeli Gazetesi VİZYON ENSTİTÜ sayfamızda yayınlanmıştır.

12 Nisan 2019 Cuma

kısır döngülerle boğuşmak!

neden boğuşuruz kısır döngülerle ?
hayatın var olan doğal döngüleri yetmez mi olur?
kısır döngünün sıkıştıran hallerinden çıkmamız kolay olmayabilir.
büyük resim küçük resim olgusuyla alakalı belki de ancak yorucu!
akılla seçmediğimizde düşünülebilir kısır döngüyü, duygu neresinde anlamak lazım .

10 Nisan 2019 Çarşamba

sır diye bir şey...

gerçekten "sır diye bir şey var mıdır ?".
bu soruyu zaman aralıklarıyla kendime sorduğumda yaşanmışlıklar boyutunda "yoktur !" dediğim çok oldu.
sır saklayabilir olmak meziyet mi ?
ne kadar sırrımız var,ilintili mi ?
biraz da ilişkilerimizle, sırrımızı ya da sırlarını paylaştığımızla mı ilintili ?
rağmen ,bir sırdaşınız olduğunu düşünmek,sanmak o kadar da kötü değil !..

mühim olan insanlık !

"biz böyle büyüdük..." çetelesini oluşturma çabalarımda 'paranın ne önemi var,mühim olan insanlık' şiarı ,şarkılardaki yalanlar faslında da andığım 'parayla saadet olmaz' sonrası sırasını almıştı.
galiba bu ana başlıkları ciddi ciddi yaşayan son kuşaktık !?
insan olmanın değerini kutsuyorduk herhalde ?

9 Nisan 2019 Salı

bedel ödemek mi?

Zülkade bu kez hıncını bana yöneltti,
"benim bedelim seninkini döver..."
Geçen gün Suat'ın gramofonun sesini kıstığı gibi sesimi kıstım.
Bedeller ödüyoruz, tamam.
"Hangi terazide tarttın Zarife?" diyesim geldi,vazgeçtim.
Bazen "anlamak" için zamana ihtiyacımız var,
bir sonraki buluşmaya bıraktım içimdeklieri.
İyi mi yaptım ?!

8 Nisan 2019 Pazartesi

biçare olmak ,çaresizlik mi ?

zaman zaman ezberleştirdiğimiz kavramlar üzerinden notlarımı karıştırıyorum.
ezber kolay bozulmuyor, farkındayım da tersten okumalar yapsam ne olur diyorum kendi kendime.?
galiba "biçare" ,"çaresizlik" içeren deyimlerle yol almam gerekebilir.
bu çabam neye yarar ?

7 Nisan 2019 Pazar

koskoca bir kentte nasıl yalnız olur insan ..? ( * )

bal gibi olur...
yıllardır yabancılaştığınızı sandığınız kent gün gelir yalnızlaştırır sizi.
nerede,ne zaman yalnızlaştığınızı hatırlamazsınız bile.
hafızanızı zorlasanızda sonuçsuz bir uğraş gibidir.
nerede,ne zaman başladı bu kahrolası yalnızlık.?
hiç mektup yazmamaya başladığınızda mı?
komşularınız kapınızı çalmaz olduklarında mı ?
toplu taşıma aracına en son bindiğinizden bu yana mı?
şiirlerle buluşmayı terk ettiğinizden beri mi?
ya da en son ne zaman tiyatroya ya da sinemaya gittiniz?
koskoca marketlerin gösteri müziklerinin dışında ne zaman kaliteli bir müzik dinletisindeydiniz?
yağmurda ıslanmayalı ,bahçeyi çapalamayalı kaç yıl oldu?
yalnızlık cesaret ister.!
kalabalıklaşan ve gitgide güruhlaşan durumlarda iyidir yalnızlık.
bir reddediştir,
ve varoluş.
gereklerini yerine getirirsen tabiî...
farkına varmadan çoğalırda.
sanki onu yaşıyoruz bu zamanlarda.
dostlukların pespayeleştiği,matematik hesaplarının fır döndüğü,kimin nereye ne kadar uzun işediği konuşulur olduysa ,eğer guru meselesiyse bunlar,varsın olsun yalnızlık.
koskoca kentte anlamadığınız dilden konuşanlarla anlaşmak zorunda da değilsiniz...
sizin gibi yabancılaşmayıp yalnızlaşan ,şiirler yazıp bunları mektuplarıyla paylaşan,size toplu taşıma aracından el sallamayı becerebilen,tiyatronun heyecanını size taşıyan,en güzel tınıları mırıldanan biri mutlaka vardır.
korkmayın yalnızlıktan ..!
( * ) Bu yazım 23 ekim 2015 Pazar tarihinde ÖZGÜR KOCAELİ Gazetesi VİZYON ENSTİTÜ sayfamızda yayınlanmıştır.

6 Nisan 2019 Cumartesi

nostaljik travma ...

"batsın sizin nostaljiniz " haykırışı saçıldı sofraya Zülkade'nin.
Suat gramofonun sesini kıstı, 
kırkbeşlik dönüyordu sessizce.
neydi nostalji ? 'yi yutkundum gözlerim kapalı.
Zülkade  mırıldandı, 
"herkesin nostaljisi kendine."

5 Nisan 2019 Cuma

en kadim mistik varsayım !

"Ölümden sonra yaşam belki de en eski mistik varsayımlardan biridir." demiş antropolog Malinovski,notlarımı karıştırırken düştü önüme.
devamı da var ,kısa yazma kararlılığım sürüyor ya,yetiniyorum.
mistik olan daha neler var hayatımda gözleyeceğim !

4 Nisan 2019 Perşembe

biraz inat,biraz sabır ve vs.

günlük kendimle çok kısa konuşmalarım,özetçik belki.
inat,sabır ve vs. kısmı kavramsal olarak uzatilabilir işte;
tutarlılık,devamlılık filan.
onu yapmadan zaman içinde daha uzun konuşmalar,eski konuşmalarımdan aktarımlarla hemhal olacağım gibi görünüyor.
dönüp baktıkça buraya kendimi dinlediğimi de hissediyorum.

3 Nisan 2019 Çarşamba

mutlu olmak mı ?

evet,mutlu olmak.
isterseniz olmayabilirsiniz her hal ve şartta.
ya bırak şu polyanna rollerini deyip kestirip atabilirsiniz ...
ya da mutlu olma gücünü sırtlayıp şu uzun yol yorgunluğu yaşamak esnasında şahane üretimler gerçekleştirirsiniz,
en başta kendinizi tabii...
vallahi laf olsun diye değil dediklerim!

2 Nisan 2019 Salı

basit olan zordur

ne kadar kısa,öz ve basit.
acaba uzun,karmaşık ve basit olmasaydı ne ifade ederdi?
zor hayatımıza nasıl giriyor?
basit ,hadi yalın diyeyim daha afili olsun,hayatımızın kolaylaştırılmasında ne kadar önemli?
aslında tercihlerimiz mi bizi zora ve basit olmayana devşiriyor ?
büyük laflar etmeden anlamaya çalışmalı !

1 Nisan 2019 Pazartesi

şarkılardaki yalanlar ...

yalan iyi mi ,kötü mü ?
şarkılar üzerinden gidiyorum,
çocukluğumdan kalan "parayla saadet olmaz" düşüyor usuma!
şimdi yalan gelen sözler o zaman hiçte öyle düşündürtmüyor aksine oldukça inanandırıcı geliyordu.
hatta bu şarkının filmi bile vardı galiba ?
şarkılardaki yalanlar için çalışacağım biraz...

31 Mart 2019 Pazar

sevenler kanatlıdır!

"hayat bazen tatlıdır,sevenler kanatlıdır " eski bir şarkıdan kalma ya ,mottom oldu hayli zamandır.
kanatlarım var diyeceğim,güleceğim.
iddia edeceğim,anlatmam uzun sürecek...
daha uzun anlatmalara hazır değilken konu başlıkları ile yetinmeliyim diye hayıflanıyorum.
işin ironik faslı ,hayat kanatlarımın altında genellemesi ile mi yola çıksamda?
olabilir...

30 Mart 2019 Cumartesi

hayat bazen tatlıdır!

aslında temennimiz her daim tatlı olması üzre.
elimizde ya da değil,tatlı kılmaya dair azmimiz mi önemli?
bilmiyorum.
her başlayan günde ,çok kolay dillendirdiğimiz ama ne kadar içselleştirdiğimizi kestiremediğim sevgi sözcüğü işe yarar mı merakındayım...
deneyeceğim.
denemek nasılsa bedava :)).

Coğrafya kaderdir = Taşra ?

Fehim'in içten içe keyiflendiği anların kendi bakış açısıyla benim bir taşralı olmamı kanıtladığına dair duygu kabarmasını hissederek an...