17 Temmuz 2022 Pazar

Martılar, Kargalar, Güvercinler, Serçeler...

Bugün martlar gelmedi, ben de onlara gitmedim. Endişe duymadım değil, rutin gelip gitmelerine hem alışmıştım hem üzülüyordum. Uzak denizden sadece karınlarını doyurmak için beton yığınlarının arasında koşuşturmaları tuhafıma gidiyordu. Sırf bu yüzden bayat ekmek artıklarımı torbalayıp sahile ben onlara gidiyordum.

Kargaları, güvercinleri, serçeleri beklemeye başladım.

Sularını tazeledim, buğdayları serptim.

Önce güvercinler geldi, biraz didişerek buğdaylara saldırdılar. Sanki hep aç geliyorlar koskoca şehirden. Suya karşı umarsızlar.

Birbirlerine çok benziyorlar, vücut örtülerinde renklenmeler olmasa ayırt edemeyeceğim birbirlerinden, erkek dişi ayrımını da yapamıyorum.

Serçeler en son geliyorlar küçük cüsseleriyle. Güvercinlerin arasına karışıp yemleniyorlar. En çok dallara konuşlarında ki zariflikleri etkiliyor beni ve ötüşleri. Serçeler diyorum genelleyerek, cinslerini tayin edemeden.

Bir beyinleri olduğunu hissediyorum eylemlerinden.

Didişmelerine rağmen doyanın uçup gitmeleri hiyerarşik yapı arayışlarımı boşa çıkarıyor. Aralarında ne zaman ciddi bir kavga çıkacak diye boşuna bekliyorum.

İşte karga efendi geldi ve güvercinler, serçeler hızla kanatlanıp uzaklaştılar. Martılar olsaydı acaba direnirler miydi, kargalarla mücadele sahnesi izleyebilir miydim ?

Bu gelen hangi karga ayırt edemiyorum, onların benzerlikleri daha da yoğun, isimlendirip “hah Karga Gogo” geldi diyemiyorum.

Kargalar ganimetleriyle geliyorlar. Önce sulakta subaşı yapıp ,ganimetlerini yumuşatıyorlar, hatta güzel bir yıkanma aklanma sonrası ritüelleri başlıyor.

En çirkinleri kargalar ama en seyri keyiflisi onlar.

Martılar, güvercinler, serçeler gibi bir kaçı birden değil tek tek geliyorlar.

Hiç iki karganın mücadelesini, didişmesini izleyemedim. Uzun süre konaklamadan işleri bitince hızla uzaklaşıyorlar.

“Karga karga gak dedi” tekerlemesi ile büyüdüğüm için mi bilmiyorum çirkin kargaların sert tavırları da, dik bakışları da beni ürkütüyor, çatı da en çok onların ayak sesleri duyuluyor.

En akıllılarının kargalar olduğunu düşünüyorum.


 

10 Temmuz 2022 Pazar

Bandocu Hüseyin Amca ,mandolinim ve ben...

1968 Temmuz'u ,on yaşlarındayım , Huzur Apartmanı D blok girişinde poz vermişim mandolinimle ,annem balkondan izliyor, fotoğrafı kim çekti hatırlamıyorum.

Müzik kariyerimin enstrümana yönelik yılları, fotoğraf çok flu ya yüz hatlarımdan mutlu muyum mutsuz muyum  hatırlamıyorum da mutsuzluklarım var!

Kozluk mahallesinden Karabaş mahallesine kendi kooperatif evimize taşındığımız ilk yıl, Necati Bey ilkokulundan Ulu Gazi ilkokuluna naklolmuşum ,beşinci sınıf , yeni mahalle , hiç kavak olmayan ama adı Sıra Kavaklar olan yeni sokağımız, yeni sınıf öğretmeni, yeni sınıf arkadaşları, hatta dördüncü sınıfın son ayı minibüsle eski okuluma gidiş gelişler .

Bandocu Hüseyin Amca eski evimizin sahibi ,emekli bando şefi , o dönem Sihirli Kemanlar olarak TRT' de yayınlara çıkan (isimlerini hatırlamıyorum) grubun şefinin ve sevgi dolu Ayseren Abla'mın babası ve benim ilk müzik hocam.

Galiba annemin ikna gücü ile gitar çok istememe rağmen Hüseyin Amca'mın mandolinle başlamalı direktifiyle ikna edilmiş olan babam mandolinimi alıyor, Kozluk mahallesinde başlayan eğitim yeni evimizde devam faslına dönüşüyor.

Bandocu Hüseyin Amca askeri bando şefi ciddi, disiplinli, metodik ve şeflerin o ünlü kızılcık sopasıyla , eğittiği öğrencileriyle ünlü bir usta.

Nota eğitimleri, klasik eserlerle yürüyen, azarlandığım, kızılcık sopasını kısa pantolonlu bacaklarıma yediğim anlar, korkularım, yanlış her nota basışımdaki anılar...Evde kimse yoksa ders günümde arka odada ki divanın altına saklanıp Hüseyin Amca'ya kapıyı açmamalar ...  Babamın bu yaptığımı öğrenmesi , " ya bu mandolini öğrenirsin, ya da kafana geçiririm" hiddetine nasıl bir cesaret ile anlattıysam niye saklandığımı, anlatmam ve bir türlü 70'lerin popüler parçalarına geçemediğimiz mandolin derslerimin ( gitara geçme heveslerimin) babamın Hüseyin Amca'ya "bitti bu iş!" tavrıyla (babam sert adamdı ama bize O'nun dışında sertliğe başvuranlara tahammülü hiç yoktu) müzik kariyerimin başlangıç serüveni sonuçlandı, mandolinimi ne yaptık bilmiyorum. 

Herhalde bu süreç benim için travmatik bir süreçti, o zamanlar travma kavramı bilinen bir kavram değildi.

Ha , yan bloktaki Mustafa'da mandolin dersi alıyordu ve en popüler 70'ler melodilerini balkona çıkıp çalınca bütün kızlar onların balkonun altına toplanıyor hayran hayran dinliyor ben bizim balkona sinip  mandolinimi kucaklayıp ağlıyordum.

Bandocu Hüseyin Amca haklıydı beni klasik müzik alanında eğitmek ,bir virtüöz yetiştirmek  anlamında ama benim heyecanım "Artık Sevmeyeceğim" , " Arkadaşımın Aşkısın" ve diğer popüler şarkıları icra edip popülerliğin tadını çıkarmaktan yanaydı ...

Neyse , gitara geçemedim ama kajon, darbuka, ziller elimde amatörce de olsa yeni deyimle perküsyon maceram sürüyor. 



 



    
 

8 Temmuz 2022 Cuma

nereye yetişiyorsun Abi ..?

 çok yavaş yürüyorum artık, sende yavaşlasana dedim Ferdi'ye...

biraz buruşturup suratını suratıma baktı. şaşırmadım, artık şaşırma duygularımda zayıfladı. 

şaşırma duygularımın zayıflamasının nedenleri üzerinde uzun uzadıya konuşabilirim belki ya,

vazgeçiyorum,

birbirimizi dinleme istekliliğimizde de zayıflamalar diz boyu.

konuşmak huzur mu vermiyor, anlatacaklarımızda mı azalıyor?

yaş aldıkça bir anlattığını bir daha anlatabiliyorsun karşındakine kaçıncı baskı olduğunu fark etmeden, onun endişesini mi taşıyorsun?

dinleme becerilerimiz koşuşturma, yetiştirme telaşlarımız yüzünden azalıyor diyeceğim fazla düşünmeden, deyiveriyorum.

yapmak istediklerimizin , hayallerimizin tamamını hayata geçiremiyeceğimizin malumunu kabul edip yol almaya koşmak yerine emin adımlarla yürümek tercihinden yana bir tavrım gelişmeye başladı.

hızlı hızlı yürüme zamanlarımda Ferdi bana seslenmişti ;

"nereye yetişiyorsun Abi?".

  

Coğrafya kaderdir = Taşra ?

Fehim'in içten içe keyiflendiği anların kendi bakış açısıyla benim bir taşralı olmamı kanıtladığına dair duygu kabarmasını hissederek an...