31 Mayıs 2019 Cuma

kaside

ansızın rüzgar durur
kuşlar susar
sen şarkını kesersin
tambur susar
yürek şaşırır
gönlün küser
ağlarken bülbül
şiirin biter
ağıt gibidir gece
göçün gelir
gözlerin güler.

30 Mayıs 2019 Perşembe

bazen ...

hayat bazen sana kendini eskimiş bir şarkı gibi hissettirebilir.
hala dinleniyor olmana da şaşırttırabilir !
gerçek buysa kabul et,klasikleşmişim de geç ...

29 Mayıs 2019 Çarşamba

akademikmiş gibi gelmesin ...

ekonomik gidişat gösteriyor ki ;yol haritanı inovatif,farkındalık yaratan,stratejik hamleler içeren öngörü ve uzgörülerle geliştiremezsen duvara toslaman yakındır.
alt başlıklara bir altlık oluşturur niyetiyle bu notum!

28 Mayıs 2019 Salı

biriken ne ?

bir minik serçe konsa yüreğime,
büyüse yüreğim yüreğiyle...
pansuman tutmaz yareme,
notalar susar hareme,
şaşılır kalır çareme,
gönül bu coşar sinemde...
...ne çok bilinmezlik birikiyor zaman zaman.
beklenmedik anlarda bilinmedik şey misafir oluyor.
bilinir hale gelmesi onu bilinmezlik kimliğinden ayrıştırmıyor.
hatta umulmadık anlamıyla da buluşturmuyor.
belki böyle bir karmaşıklıkta yol aldığım anlarda yukarıdaki dizeleri yazmışımdır,
hatırlamıyorum yazdığım zamandaki haleti ruhiyemi?

27 Mayıs 2019 Pazartesi

neden ..?

açlık ya da tokluk ..!
varlık ya da yokluk ..!
herşey ya da hiç ..!
neden meşgul eder beni ,
od ya da kül ..?


26 Mayıs 2019 Pazar

şefkat en iyi ilaçtır

şefkatli olun,
sevgi dilinin üzerinde çalışın.
sen bütün kuşları başıma topla;
anka kuşu,guguk kuşu,tavus kuşu,ebabil kuşu,cennet kuşu.
daha sayamadığım bütün kuşları,
onlar bana öğretirler dillerini,
anlatırlar hikayelerini...

25 Mayıs 2019 Cumartesi

kısır döngü mü, doğal döngü mü ?

hayatın doğal döngüsü hay huyda olmak gibi geliyor ve sıkıcı hissettiriyor ya kendini yeterki kısır döngüye düşmeyegör ,
arar hale geliyorsun içeriğinde ne çok şey barındıran doğal döngüyü...
zor olan galiba kısır döngü !?


24 Mayıs 2019 Cuma

denge mi?

dengesizlik makbul değil biliyorum.
tersten okumak geçiyor ya içimden zaman zaman,
hep denge halide kolay değil ,
üstelik denge hali bozulacakki dengeye gelmek için çaba sarfedecen,
hizaya gelmek gibi değil .
tahteravalli dengesi de değil galiba kastettiğimiz denge.
evet evet,
denge unsuru meselesi önemli mesele...

23 Mayıs 2019 Perşembe

hormonlu insanlar

oldukça eski not almışım.
devamı ;
"hormonlu insanlarla uğraşmak istemiyorum !"
sanırım daha o zamanlar gdo filan bilmiyorduk.
tepki refleksim olduğu aşikar,
asabi el yazmamdan anlıyorum.
kimdi o hormonlu insanlar şimdi hatırlamıyorum,
tamam bende balık hafızalı toplum üyesiyim kabul,
ama unutmam ,unutmak istememden.

22 Mayıs 2019 Çarşamba

mırıldanmalar 5.

ab-ı aşk çeşmesi var mıdır ?
kana kana içesim gelir.
suretinle meşk oldum,
kadehim kırılsa bir kez,
tövbelerim dilime gelir.

21 Mayıs 2019 Salı

neyi arıyorsun ?

"neyi aradığını bilmiyorsan,uğraşma boşuna ,
bulamazsın." dedi Sokak Feylozofu.
bilmediğimi nerden bilmişti diye şaşırdım .
"sadeleşme,sadece içimde tutku olduğunu düşündüğüme odaklanma çabamı boşa çıkaran uğraşlarımı gözden geçirmek mi gerek ?" diye hayıflandım.
fikrini sorayım istedim,
uzaklaşmıştı.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

emek zayi olmaz ...

uzun başlık şöyleydi ;
hayata dair verdiğimiz emekler zayi olur mu ?
hayatın bizim hayat sürelerimize göre ne kadar uzun olduğuna bakarak mı cevap türetmeliyim yoksa ! diye kendimle söylenerek ,didişerek bu konuyu iyice içinden çıkılmaz hale getirmemeliyim ikircikliğinde nerede durmalıyım mı demeliyim?
böyle uzun cümleler kurunca daha derinlikli olmuyor kanaatimi muhafaza ederek ,verdiğimiz emek hangi alanda ise zayi olmaz hatta anlamasak bile iz bırakır düşüncesindeyim.
illa ki birisine dokunmuş olursunuz.
elbette dokunuşlardan bihaber olmak ,nerelere ulaştığını görememek iyi sayılmaz ancak her nerede ,ne zamanda isek hayata dair emek harcamaktan caymamak lazım.
son zamanlar derinleşen antropoloji merakımdan herhalde bu söylendiklerim.

19 Mayıs 2019 Pazar

karman çorman !

karalayıp durduğum notları derlemeye çalışıyorum bloğumda.
ilginç değil belki ama farklı zamanlardaki ruh hallerimide hem hatırlıyorum hem anlamaya çalışıyorum ,kimi zaman şaşırıyorum.
ne faydası olacak düşüncesi yok usumda.
yazmak eylemi ,daha önceki sohbet yada yazdıklarımda ifade etmişimdir ,tutku değil belki ama en uzun soluklu çabam galiba.
neyi hedefliyorum gibi ruh halinde de değilim.
karman çorman nitelikte blog olduğu yadsınamaz,
süreç içinde geliştirebilirim belki.
bloğumun beni mutlu eden en önemli yanı ,her gün yazmak dışında kendimi bağımsız (özgürce deyip çok abartmayayım) hissettirmesi.
soyut gibi de daha sonra daha somut anlatabilirim bunu.
hayat karman çorman zaten ,hoş görün.

18 Mayıs 2019 Cumartesi

ah be bülbül !

bülbüller senin için ötüyor.
neden öter bülbüller nefesleri tükenene kadar.
ayın şavkında ...
günün ışıyışında ...
öyle ötüyor ki,çıldırtasıya.
susmak bilmiyor.
ah bir bilsem,neleri telafuz ediyor?

bülbül bencil,bülbül umarsız.
belki de kifayetsiz.
kendisiyle tartışıyor.
ne zordur kendinle tartışmak !
kendinle tartışırsan tadına edersin yaşadıklarının.
sende bülbül ol ,
ama kon dalına dutun desem,
nasıl olursun ?

ah be bülbül şakıma artık !

17 Mayıs 2019 Cuma

duvar ...

duvar dediğin nedir deyiverip çok basitleştirebiliriz duvarı.
hiç duvara konuştunuz mu?
hayatında bazı dönemler olur,
sadece duvara konuşursun,
duvar dinler.
öyle dinler ki ,
seni anlıyor sanısına kapılırsın.
duvar'da kaç hikaye saklı bilmeden,
konuşmaya devam edersin.
hep merak etmişimdir duvar bana konuşsa neler anlatır kimbilir diye,
belki zamanı gelir anlatır mı ?


16 Mayıs 2019 Perşembe

deniz iyi geliyor

denize bakmak iyi geliyor bana,
boş boş bakmak hoşuma gidiyor.
hayatın bağımsız tarafı mı ?
dalgaların kendi kendineliğimi ?
görünen yüzünün görünmeyen derinliğimi?
suyun sessizliğinin gizli iç sesimi ?
öffff... işte neyse ne !?
deniz iyi geliyor bana...

Pöfürdenmeler , bilmem kaç!

15 Mayıs 2019 Çarşamba

ortak kararlılık ( * )

Benjamin Franklin enteresan adam,
"mutlu olmanın iki yolu var; ya isteklerinizi azaltacaksınız ya da imkanlarınızı zorlayacaksınız " diyor.
yaşamın çelişkisinin tam göbeği.
Abidin'e mutluluğun resmini yapabilirmisin diye sorarken ozan,kimbilir neleri tahayyül ediyordu.
tahayyülümüzü geliştirip mutluluk,memnuniyet üzerine kafa yoruyorsak,yaşamımızı çepeçevre sarmalayan sorunlar yumağı ile uğraşadurduğumuzu saptarız.
vizyonsuzlaştıramadıklarımızdanmısınız ?
o zaman işiniz daha da zor.
yaşamın ister çelişkisinin ister çelişkisizliğinin tam göbeğinde olun yol seçiminde istekleri azaltmaksızın ,imkanları zorlamanın peşindesinizdir.
kent yaşamında bütünsel yaklaşımlarınızla ,herkesi kucaklayan,kavrayan bir ortak kararlılık için uğraşıyorsunuzdur.
uzun bir yol.
ben-sen-o'dan biz'e uzanan bu yolda engebeler, tümsekler,estekler köstekler gırladır.
olsun,Franklin'e inat seçtiğiniz yol iyi yoldur.
iyi yaşamak ne kimsenin tekelindedir,ne de sadece bazılarına müstehaktır,
aslolan iyi yaşamaksa herkese haktır.
bunca edebivari çırpınmamın özüyse,
gelin canlar bir olalım yaşam kalitemizi yükseltelimden ibarettir.
bunun için ciddi bir ortak kararlılık ya da ortak irade şarttır.
ortaklar ya da şimdilerde sıkça kullanılan deyimle partner 'lar mutluluk yolunda yol yürümeyi becerdikçe Abidin'in hala resmini çizegeldiği o güzellik gönenecektir.
tahayyül bu ya;
sevda o zaman sevda olacaktır.
( * )Bu yazım 5 mayıs 2000 tarihinde Özgür Kocaeli Gazetesi' nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.


14 Mayıs 2019 Salı

arap saçı halleri...


gözü seğirtti Zülkade’nin ,
hangisi,ayrımsıyamadım.
yüreğime vurdu bakışı,
kulaklarım duymuyor.
dilim tadını yitirdi.
her şey birden çullanmıştı üzerimize.
neden ?
tam bir arapsaçı halleri,
çözenim yok.
olmalı mı sanki,
arabın saçı nasıldı sahi ?

13 Mayıs 2019 Pazartesi

vuslat ...

vuslat kuş seslerinde,
çiçeğe duran tomurcukta.
ipeğe yürüyen tırtılda,
vuslat tam içimde bir yerde.
kanırtırcasına ses vermede.
ve bala çalışan arıda,
güneşe dikilen güne bakanda .

vuslat ve aşk herşeyin bir şeye dönüşünde !

Mırıldanmalar 3.

12 Mayıs 2019 Pazar

babam ve ben,öngörü ve empati ... ( * )

babamın "dükkan"ında esnaf arkadaşlarıyla sohbetlerimiz olurdu,piknik tüpün üstünde fokurdayan çaydanlığın başında.işlerden,özel yaşamdan,politikadan konuşulur,fıkralar anlatılır tekrar işlere dönülür ve ;
"ne olacak bu memleketin hali?"ne takılınırdı!
"her geçen sene bir önceki seneyi aratıyor yahu" cümlesi,davudi sesli marangoz Nazmi Amca'nın sohbeti kapattığına işaretti,herkes işine gücüne dönerdi.
bu yaklaşım şimdilerde ne kadar değişti? değişen,gelişen koşullarda (nasıl bir değişim-gelişim uzun uzun yazılacak boyutlarda) ,esnaf muhabbetlerinde tırnak içindeki yaklaşımın süre geldiğini gözleyebiliyoruz,katılıyoruz da bu keyifli sohbetlere.
şimdi kente,yaşamımıza dönüp baktıkta,bence engin bir birikim taşıyan bu sohbet-muhabbetlerde eksik kalan neydi sorusunun yanıtını arıyorum hanidir. .!
babam önümüzdeki on yıllar için neyi öngörüyordu ?
bilmiyorum.
esnaf arkadaşları..?
hatırlamıyorum.
acaba farkında mı değildik olacakların?
empati'inin tanımı ;bir başkasının yerine kendini koyarak ,onun gibi hissetmeye ve düşünmeye çalışmak,onu anlamak.
şimdi bizim "dükkan"a gelen müşterilerle ,babam ve yanında olduğum sürece ben ,sempatik olmanın yanı sıra ne kadar empatik olabildik ?
aslında,biliyor musunuz ,baba-oğul bunu hiç konuşmadık ve tartışmadık...kendimizce farkında olduğumuz ya da olmadığımız öngörülerimiz vardı da açıkçası haberdar değildik.
öngörülerini ve empatiyi ve diğer yönetsel bilgilerini geliştirenler "yol" alırken,biz oğuldan babaya doğru gelişen empati'nin ayırdına varıyorduk;
"işte yaş kemale eriyor,tam da babam gibi düşünmeye ve davranmaya başladım !".
tabiki babadan oğula empatik gelişme söz konusu olmaksızın döngü kendini tamamlıyamıyor ,maalesef.
bir soluk alıp,bu olguları (ve diğerlerini!) kent yaşamında kaç kuşak nasıl yaşadı araştırmasını gerçekleştirebilsem diye söylenip duruyorum kendi kendime.
belki de kentin ticari-ekonomik öyküsünün de iç örgüsü çıkar mı ortaya dersiniz ?
babadan oğula devrolunupta yaşayamayan "dükkan"ları gözlemledikçe ,kentin "kentsoylu tarihi" açısından ben de hüzünlerle karışık yanıtını arayan sorular birikiyor.
ha,babama bu yazımdan sakın söz etmeyin,üzülebilir.
( * ) Bu yazım, 19 ocak 2001 Pazar tarihinde, ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'NDE  hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

11 Mayıs 2019 Cumartesi

elalem ne der ?

ne kadar çok örnek var kimbilir hayatlarımızda?
"elalem ne der" ile yaşamak üzerinde çalışma gayreti içerisindeyim.
üzerimize sinmiş olduğu kanaatinin yansımalarını notlamalıyım.
evet,yabancı bir başlık değil,
ilginç dahi gelmeyebilir !
yine de gözden geçirmelere ihtiyacımız var düşüncesindeyim.
süreç içinde paylaşacağım.

10 Mayıs 2019 Cuma

gün nedir ?

güne coşkuyla başlayıp hüzünle bitirebilirsiniz.
ya da tam tersi.
günler bitmez.
ay doğar,gider...
güneş görünür.
kuşlar şakır.
çıktıysanız güne,
gün tuhaf bir şeydir.
eskimiş şarap mıdır?
değildir...
nedir ?

9 Mayıs 2019 Perşembe

ağlayın çocuklar ağlayın !


çok eskidendi,
bizim sokağın başındaki simitçi her sabah simitlerini,
"ağlayın çocuklar,ağlayın" diye bağıra çağıra satardı...!
anneler babalar kızardı ona eminim.
şimdilerde yok sokağımızın başında.
bu aralar her ağlayasım geldiğinde O' nu hatırlıyorum.
"ağlamak" iyidir zaman zaman diye düşünüyorum...
sahi en son ne zaman ağlamıştım?

8 Mayıs 2019 Çarşamba

kelimeler ...


yok ya,
sadece kelimeler yeterli değil hayatı anlamlandırmak için.
evet güçleri var ama ses olmazsa bir anlam eksik,
ama göz olmazsa bir yanı kör,
ama kulak olmazsa sağır.
ruh olmazsa dipsiz kuyu.
kelimelerin gücü tek başına taşıyamıyor bizi uçsuz bucaksız diyarlara.
belki var sandığımız gücünün içinde güçsüzlüklerini saklıyor fark ettirmeden.
hatta bazen yalan bile söylüyor.
zannediyorsunuz ki,
kelimeler sizi anlatıyor.

7 Mayıs 2019 Salı

adını koyamadığım ...


"bir çiçek tomurcuklanır kayanın tepesinde,
nasıl da şaşırırsın.
yüreğin küt küt atar.
sulamak geçer içinden sulayamazsın,
koklamak gelir içinden koklayamazsın,
seyredersin sadece,seyredersin…
yüreğin küt küt atar.
adını koyamazsın.
sen benim adını koyamadığımsın.

gün gelir korktuğun başına gelir,
aşık olduğunu sanırsın.
kaçmak istersin kaçamazsın,
susmak istersin susamazsın.
nasıl da şaşırırsın,
med cezir olur duyguların.
elini tutmak geçer içinden tutamazsın,
sarılmak gelir içinden sarılamazsın.
yüreğin küt küt atar.
adını koyamazsın.
sen benim adını koyamadığımsın.

hasret duyar ya mecnun leylasına,
nasıl da şaşırırsın.
yüreğin küt küt atar.
suretine bakıp bakıp mırıldanırsın.
sesini duyup duyup hayıflanırsın.
hasretlik geçer içinden duyamazsın,
öpmek gelir içinden öpemezsin.
yüreğin küt küt atar,
adını koyamazsın.
sen benim adını koyamadığımsın.

EKREM ŞENTÜRK

15 Mart 2009 Pazar,Kırkpınar/SAPANCA"

6 Mayıs 2019 Pazartesi

arkadaş,dost..?


ne kadar arkadaş,ne kadar dost....?
olanı yaşananı olduğu gibi kabul edip edememek arasında gidip geldiklerimde bu ikilemi hep yaşamışımdır...!
en zor tanımlama gelmiştir bana;
arkadaşım mı,dostum mu? tanımlaması.
enteresan bir sınır çizmedir aynı zamanda.
hayatla beraber sürüklenirken,ne çok arkadaş ya da dost girmiştir bu sürüklenişin içine...
sevdiklerimiz,sevmediklerimiz,küstüklerimiz,yücelttiklerimiz ve dahi hayal kırıklıklarımız....şaşkınlıklarımız...korkaklıklarımız...ürkmelerimiz.....kahrolmalarımız...nefretlerimiz....vs..vs...
ama hiçbirisi sanırım mecburiyetten değildir öyle ya da böyle birlikteliklerin.
tuhaf bir alışveriştir o kadar.
çokça sorguladığımda hele yargıladığımda kıyasıya ,hiçte mutlu olamamışımdır.
galiba hepimizin aradığı "huzur".....
ne kadar farkındayız,ne zaman farkına varıyoruz,varabilirmiyiz...bilmiyorum.?
ol nedenledir ki;
yargılamıyorum,
sorgulamıyorum,
eleştirmiyorum,
yakınmıyorum,
şaşırmıyorum,
isyan etmiyorum.
ahhh hayat diyorum kendi kendime;
bana sürüklenişlerin ötesinde o muhteşem akışının içerisinde yer ver.
o akışın kabulümdür....!!!
(...Tarihsiz kendimle konuşmalardan ...)

5 Mayıs 2019 Pazar

ikinci bahar mı ?

aşkın ikinci baharı yoktur.
sonbaharın hüznünü taşır sırtında.
yazın kum fırtınalarını saklar bohçasında.
kışın buz sarkıtları yedeğindedir heybesinin.
aşkın ikinci baharı mevsimlerin hıncıdır aslında!

4 Mayıs 2019 Cumartesi

duyarlılıklarımızın yönetimi..! ( * )

kaç çeşit duyarlılık olduğu üzerinde düşünüyorum uzun zamandır ve duyarlılıklarımız hayatımızı ne kadar etkiliyor?
basit bir test yapsak;
neye ne kadar duyarlıyız ya da değiliz?
ya da duyarlı olmak iyi mi,kötü mü?
bazen hayatımızı kötümserleştiren duyarlılıklarımız mı?
ama hayat duyarsızlığı affetmiyor!
vurdum duymaz olmak belki harika..
tembellik hakkını kullanmak daha da harika...
keşke herşey yolunda gitse ve vurdumduymazlığımızı ve tembellik haklarımızı sonuna kadar kullansak.
yani yan gel yat Osman,bir dönüm bostan özdeyişindeki gibi yaşasak.
pek mümkün olmuyor biliyorum.
duyarlılıklarımız şimdilerin deyimiyle duruşumuzu da belirliyor aslında .
nedir duruş?
ne içeriyor?
niçin bir duruş sergilemek gerekiyor?
taraf olmakla alakalı bir şey mi?
duruş duyarlılık arası çapraz ilişkiler nasıl gelişiyor veya var mı böyle bir ilişki ?
hayat istesekte istemesekte pek çok şeyi ilişkilendiriyor.
duruş sergilememek bile bir duruş mu yani?
kaçış hikayeleri üretmek bir duyarsızlık mı?
yahu şu hayat ne menem bir şey,sorular tükenmiyor, ki sorular nasılda rahatsız ediyor bizi.
sorgusuz sualsiz duyarlılık ve duruş hallerimiz hiç bitmiyor!
( * )Bu yazım 17 temmuz 2005 Pazar tarihli ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

3 Mayıs 2019 Cuma

kendinden kaçamazsın ..,

belki çok uzaklara gittim sanırsın ,
bakarsın yanında yine sen.
denemedim değil,olmuyor.
kendinden kaçmalar en kolayı ,
sonuç alabilsen !
sonuç , zannetsende kaçamamak.
sen ,gittiğin her neresiyse seni buluyor.
sanırım,
kendinle barışmak daha doğru yol.
kendinin farkına varmak.
evet,bu laflar pek çok söylenir laflar biliyorum.
yavaş yavaşda demode demek istemiyorum,klişe laflar gibi gelmiyorda değil.
ben ,kendimden kaçmayı beceremedim.
barıştım mı?
sayılır.
kendimin farkında olmak için çabaladım ve tam olmadı belki,
ama en azından kendimden kaçmaktan yorulmuştum,
yorgunluğum azaldı hiç olmazsa.
"yorulmak" lafını da bir kenara atıverdim.

2 Mayıs 2019 Perşembe

hayata tutunmak ...

hem kolay,hem zor.
ölçüsü var mı bilmiyorum?
işte sen hayata çok öteki az diğeri dahada azıcık gibi.
olguysa, içini dolduruyormuyuz ,boş mu?
kulağa hoş geldiği kesin.
ya tutunamazsak hayata ?
deli dolu sorularla irdelemek mümkün .
rağmen hayatın süregiden med cezirlerinde önemli bir olgu,
basit bir hikayede nasıl anlatılır ,
çalışmalı !

1 Mayıs 2019 Çarşamba

kaybetmenin dayanılmaz hafifliği ..! ( * )

hep kazanmak odaklı bir yaşantınız oldu ve hep kazandıysanız başlık sizi ilgilendirmeyebilir.
dayanılmaz bir hafiflik nasıldır,kaybedenler bilir.aslında tüm çabalarınıza rağmen kaybettiyseniz bu sizde kazanma güdüsünü asla öldürmez.
bir deyimimiz vardır ;
çıkmadık canda umut vardır.
kaybetmek içerisinde enteresan bir umudu barındırır.
yarına ilişkin hedefleriniz hala vardır.
hele kaybedişiniz onurlu bir mücadele süreci içeriyorsa ne kadar kahrolursanız kahrolun o umut kendine zemin,yeşerecek toprak aramaktadır.
şartlar gün gelir olgunlaşır,umutlarınız gerçek olur.
gün ola harman ola ..!
günler hep kötü değildir..iyi de değildir belki ama,kaybettiyseniz (sağlığınız hariç)
kazanma olasılığınız her zaman vardır.
o kadar çok kaybedeni (işini,gücünü) olan toplumlarda dostluklarını kaybetmeyenler çoğunluktaysa bu da çok enteresan bir durumdur.
kaybetmenin dayanılmaz hafifliği, mevcut şartların dayanılmaz ağırlığındandır.
hep kazananların birikimleri ya da deneyimleri yanı sıra kaybedenlerin birikim ve deneyimlerini paylaşabilme kültürümüzün geliştiği ortamlar elbette oluşacak.
( * ) Bu yazım ,20 eylül 2002 cuma tarihli ÖZGÜR KOCAELİ GAZETESİ'nde hazırladığımız VİZYON ENSTİTÜ sayfasında yayınlanmıştır.

Coğrafya kaderdir = Taşra ?

Fehim'in içten içe keyiflendiği anların kendi bakış açısıyla benim bir taşralı olmamı kanıtladığına dair duygu kabarmasını hissederek an...