10 Eylül 2010 Cuma

kasabalara sığınma ( eski defterlerden, imlasız)


sanki yeni defterlere yazmaya başlamak tuhaf bir duygu üretiyor bende.


yeni bir şeylere başlamak gibi.
bu kaçıncı defter,kaçıncı başa dönüş,kaçıncı yazma tutkusu başlangıcı...bilmiyorum.
bildiğim ne onu da bilmiyorum....
aslında tüm bildiklerimi,öğrendiklerimi yadsımak istiyorum.
olağanüstü bir reddediş olmalı....
neleri,neleri,neleri ..
zerduşt gibi mi,berduş gibi mi nasıl yaşamaksa bir yaşamak seçimi yapmalıyım.
kendim,kendim olmayı becerebilmeliyim.
kendin ol diyorum ya insanlara...
hiçte o kadar kolay olmadığını bilerek diyorum.
kendim kendim olamıyorum ki tavsiyelerde bulunuyorum.
biraz felsefi laflar etmek,derinliği olan laflarla insanlara hitap etmek hele çok fazla da derinlikleri felsefi
yönleri yoksa ilginç geliyor.
sanki bir oyun oynuyor gibi hissediyorum kendimi.
etkileyen,dürtükleyen,şaşırtan biraz da hayran bırakan biri gibi hissediyorum.
öyle değilim,biliyorum. insanlar karşılarında böyle insanlar görmek istiyor ,onu keşfettim,onları
anlıyormuş gibi yapan,dinleyen ya da dinliyormuş gibi yapan...yorumlarıyla onları
çarpan,duymak istediklerini farklı bir üslupla söyleyen insanlar. bunu arıyorlar...
kahve falına bakıyorum özellikle kadınların ve genç kızların....neredeyse önümde diz çökecekler,bana
saygı duyuyorlar rica ediyorlar. zaaf bu...
insanların çok ilginç zaafları var,keşfetmeye görün .. zaaflarını ele veren yandı ..
çok güç zaaflarınızı saklamak ama bence saklayın. çünkü insanoğlu denen biz
yaratıklar,neysek,acayip kullanma eğilimliyiz zaafları ..belki de kendi zaaflarımızı saklama uğruna
üstüne gidiyoruz karşımızdakinin keşfettiğimiz zaaflarının,ne olursa olsun. ilginç bir tutkuya
dönüşebiliyor bu .. güçsüzlüklerimizi gizlemenin de bir nevi yolu;onun zaaflarının üstüne git,güçlü ol ..!
güçlü olan,hangi boyuttan alırsanız alın,güçlü olan üstünlük sağlıyor,bazen ya da çoğunlukla ekonomik
güç ve üstüne psikolojik güç...acaba “güç” üzerine ya da “güce tapınma “ üstüne ne kadar
konuştuk,konuştuk mu?neyin,ne kadar farkındayız?güç dedikte ne anlıyor şu insanoğlu denen varlık?..
nasıl bir varlığız biz?hiç bunu konuştuk mu?ne kadarını çözümleyebildik yansız olarak?her zaman
herkes neredeyse kendini konuşmaktan korkmuştur. bundan eminim,başkalarını konuşmak çok
kolaydır,kendini konuşmak (istersen kendi kendinle konuş) çok zordur. kendine karşı nasıl objektif
olacaksın.?nerelerde ne kadar alçaldığını nasıl itiraf edeceksin?..ve daha neler neler,kimler için ne
hazlar hülyalar beslediğini nasıl anlatacaksın ..?yani dürüstlük çok zor...dürüstlükten ne anlamak
gerektiğini adamakıllı tanımlayıp,sindirip,içselleştirmedikten sonra kendine karşı objektif olman
mümkün değil. sanırım ki insanoğlu denen bizler bunu kolay kolay başaramayacak. hayat akıp gidiyor
kendi seyrinde,o akışta bizde akıp gideceğiz .. çoğunluğun yaşadığı gibi hayatı yaşayacağız. . sıra dışı
olmak lüksümüzü saçma sapan ve komik yaklaşımlarla halledeceğiz ki neredeyse herkes sıra dışı
(farklı) olmak ister ama olamaz .nasıl olsun ki? Sıra dışı olmak kaybettirir...oysa insanoğlu kısa vadede
hep kazanmak ister. maddi ya da manevi,zaten neyin maddi neyin manevi olduğunun sınırları nasıl
çiziliyor,kim çiziyor?keşke sorular üretmeden yazabilsem,keşke.....!sorular ürettikçe kafamız
karışır,sorular üreterek düşünmeye alışkın değiliz ki,sormadan sorgulamadan hayatı yaşamak daha
kolay gerçekten!standart,tekdüze,beklentileri sabitlenmiş .... ve daha bilmem ne?böyle bir hayat
yaşamayı zaman zaman özlemedim değil,sorular üreten bir hayatla baş etmek zor.!sorgusuz sualsiz
bir kasaba insanı olmak ....hele bir de deniz kenarında bir balıkçı kasabasında...ama o hayatın
temelden ürettiği bir insan olarak,buralardan oralara giderek bir kaçış hikayesinin peşi sıra değil.
öylesi gene aynı tas aynı hamam ....neleri geride bırakabilirsin ki öyle bir kasabaya giderken,o zaman
hiç deneme gene mutsuz,gene sorgulayıcı olacaksın,bari bırak oradakiler hayatlarını mesut bahtiyar
yaşasınlar...!



Sen sakın bir kasabaya sığınmayı düşünme,
Kasabalar sığınaklar değildir asla,
Hele balıkçı kasabaları ..
Orada hayat hiçte senin sandığın gibi değildir,
Ne aradığının farkında olmadan kasabalara sığınma,
Reddeder seni kasabalar ve üzülürsün.
Sığınacak başka yerin kalmaz,
Sen yine şehirlerde yaşa,
Seni ancak onlar anlar,
Nasıl anlayacaklarınıysa umursama,
Bırak istedikleri gibi anlasınlar.....!
EKREM ŞENTÜRK

 
4 Mart 2009 .. Gündoğdu / İZMİT / Kocaeli

1 yorum:

  1. ben yazmışım gibi hissettim. garip.

    http://sevincinsevdigiseyler.tumblr.com/

    YanıtlaSil

Coğrafya kaderdir = Taşra ?

Fehim'in içten içe keyiflendiği anların kendi bakış açısıyla benim bir taşralı olmamı kanıtladığına dair duygu kabarmasını hissederek an...